TÜRKİYE’DE MİSYONER FAALİYETLERİ

 

TÜRKİYE’DE MİSYONER FAALİYETLERİ
Yurdumuzun  her köşesi cennettir. Bakın Mehmet Akif Ersoy ne diyor!
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda
Canı, cananı bütün varımı alsın da Hüda
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda

Bu cennetlerden biride kuşkusuz Ege Bölgesinin İzmir ilidir. İzmir ‘e gelenler bu şirin şehrin yakınlarındaki Selçuk’ u görmeden edemezler. Ama ne hazindir ki burada bulunan Selçuk Kalesi, İsa Bey Camii ve ecdat yadigarı diğer eserler, tamir bakım korumaya alınırken. bizi biz yapan bizi bu topraklara bağlayan kıymetli eserlerin hemen çoğu kendi haline terkedilmiştir. Bazı bölgelerde kısmen yapılan tamir ise, bakım ve korumaya alındığı için zamanla harabe halini alacaktır.
Selçuk’ta görülen bu ihtimali, yurdumuzun hemen her köşesindeki tarihi eserler için söylemek mübalağa sayılmamalıdır. Bu neden böyledir? Kendimize bir çeki düzen vermenin zamanı gelmiş hatta, geçmektedir. Tarih, milli ve manevi değerlerine kıymet vermeyenlerin eninde sonunda yok olmaya mahkum bulunduğunun hazin misalleriyle doludur. Ecdat yadigarı değerli eserlerle karşı ilgimiz, yurdumuzun yabancı eserlerin onların hatırı için tamir ve korunması bir takım batıl inançların yaşamasına da zemin hazırlamaktadır. Bu tür batıl inançlara en çarpıcı misal Efes (Selçuk) ten verilebilir.

Dini ve tarihi hiçbir sağlam dayanağı olmadığı halde Hırıstiyan propagandası ile Meryem Ana kabrinin Efes’te bulunduğu safsatasına inananlara ne yazık ki ülkemizde de rastlanmaktadır. Bu yetmiyormuş gibi, Meryem Ana Evi’nin hemen yakınında akan suya da şifalı su adını vermiştir. Bu suyun yapılan tahlili herhangi bir sudan farklı olmadığını, mikroplu hastalardan bulaşmış mikroplarda ihtiva ettiğini göstermesine rağmen alaka propaganda ile devam etmekte ve telkinle buradan şifa aramaktadır. Meryem Ana ziyaretgahına hem iyileşmeden önce, hem de iyileştikten sonra gidilmekte, bez bağlanmakta, mum adanmakta, buraya altın gümüş muhtelif eşyalar hibe edilmektedir. Ayrıca baston değnek bırakılmaktadır.

Güya felçliler, el veya ayaklarında kireçleme olanlar, beli bükülenler veya herhangi bir hastalığa yakalananlar bu sudan içince şifa bulmakta, beli bükülenler doğrulmakta, bastonla veya koltuk değneği ile yürüyenler bu destekleri terk etmektedirler! Safsatanın yalancı şahitleri de Meryem Ana Evi’nde ki  koltuk değnekleri ile bastonlardır. Bu baston ve koltuk değneklerinin gerçekten şifa bulan insanlara ait olup olmadığını ispat etmek mümkün değildir. Ayrıca, suyun içilir içilmez hemen şifa verdiği konusu da inanılması güç bir uydurmadır. Ama devamlı ısrarlı propaganda ile bu bu mikroplu suyun şifa verdiği telkin edilmektedir. Böylece Meryem Ana’nın ziyareti sağlanacak, ortaya çıkan olumlu havadan Hırıstiyanlık lehine faydalanılacaktır.

Türkiye üzerindeki sinsi emellerini gerçekleştirmek için yıllarca önce girişimlerde bulunmuşlardır. Dine ve milli duygularına sahip vatan evlatları da ülke bütünlüğünü sokan bu yıkıcı cereyanla kıyasıya mücadele etmişlerdir. Basın bir milletin müşterek sesi bir manada nefesidir. Misyonerler gerek basın yayın yolu, gerekse kitap ve broşürlerle milletimizi rahatsız etmekte onları hiristiyanlaştırmaya çalışmaktadır işte bu yıkıcı cereyanla mücadele için Mayıs 1929’da misyonerlere karşı Türk Matbuat Birliği kurulmuş, dini ve milli duyguları dejenere etmek isteyen misyonerlerle amansız bir mücadeleye girilmiştir.


Önceki Haber 
Sonraki Haber

Yorumlar

Yorum Yapın