Kendirli'de Darbe İzleri ve Kahraman Kendirli Gençliği
(Kısa bir süre önce yazılan ve birkaç internet sitesine yayınlanması üzerine kamuoyunda oluşan ve mağdur olan tarafları harekete geçirmek suretiyle, Kendirli Derneğinin öncülüğünde Avukatlara talimat verilerek 12 Eylül Cuntacılarından başta Kenan Evren olmak üzere manevi de olsa hesap sorulması, Demokrasi açısından hayli mesafe aldığımızın bir işareti olsa gerek).15 Temmuz gecesi Milli istikrarımıza karşı Emperyalist ülkelerin güdümündeki FETÖ terör örgütü tarafından gerçekleştirilmek istenen darbe ve işgal hareketine karşı ,Darbe karşıtı Kendirli Gençliğinin göstermiş olduğu kahramanlık bu makaleyi daha ’da önemli kılıyor !... Demokrasi İnsan hakları ve özgürlüklerin kısıtlandığı, 12 Eylül 1980 ihtilalinin O karanlık Günlerine daha yeni yeni adapte olmaya çalışan Kendirli belde halkı, başlarına gelecek büyük bir askeri operasyondan habersiz , kırsal bölgenin ,hiçte kolay olmayan yaşam koşullarına ayak uydurabilmenin gayreti ve azmi içindeydiler.
1981 yılının Nisan ayı ortalarıydı. Yaza merhaba diyen çiçeklerin açtığı , Kuşların cıvıl cıvıl sesleriyle ortalığın inlediği, belde halkının bağ bahçe işlerinde yoğunlaştığı bir günde,
Kendirli beldesinin üstünde adeta bir kabus gibi çöken , maddi ve manevi olarak yıllarımızı alıp getiren , hiç beklemediğimiz bir anda , planlı bir şekilde büyük bir askeri operasyona start verilmiş oldu.
Kendirlinin bütün giriş çıkışları askerlerce tutulmuş , Rize'nin askerleri yetmemiş olacak ki , Trabzon'dan komando askerleriyle birlikte ,Trabzon belediyesine ait 4 otobüste hazır kıta olarak kendirli merkez caminin önünde beklemekteydi. Askerler sanki insanları elleriyle koydukları gibi birer birer toplayarak, ( köyün o zaman ki yerel yöneticilerinin bir kısmının askeri makamlara bilgi aktardıkları söylenmekteydi) arabalarla Kendirli çay kura ait fabrikanın alanında belirlemiş oldukları bölümlere yerleştiriyorlardı.
5 mahallesi bulunan beldenin , her mahalle muhtarının önünde oluşturdukları manga düzenine göre, alfabetik sıraya göre, Asmalık, Düz mahalle , Halaslar, Orta mahalle ve sırt mahalle şeklinde sıralanmıştı.
Askerler belde içinde o kadar sürat le hareket ediyorlardı ki, 2-3 saat içinde, fabrikanın meydanı insanlarla dolup taşmıştı. Burada bir paragraf açmak istiyorum: Kendi hallerinde olan ihtiyar sakallılara zulüm ve manevi işkence olsun diye , Gençleri araçlarla fabrikaya taşıyan cuntacı zihniyet , Aynı toleransı aksakallı ihtiyarlardan esirgeyip, onları Kendirli merkez caminin önünde üçerli sıra halinde , sol sağ komutu verilerek , uygun adım marş marş istikamet fabrika denilerek , yaya olarak fabrikanın alanına kadar o şekilde yürümeye zorlanmışlardı.
Dönemin alay komutanı meydandaki bulunun halka : ''Burada toplanan herkes imza karşılığı mutlaka bir silah teslim edecek ''dediğinde, ilk etapta kimse işin ciddiyetini pek kavrayamamıştı. Kimseden ses seda çıkmayınca, Alfabetik sıraya göre Asmalık mahallesinden dayak faslı başlamış oldu. İnsanların hiç bir suçu olmadıkları halde ihtilalin verdiği güçle , orantısız güç kullanılarak masum insanlar falakaya yatırılarak coplarla feci şekilde dövülmeye başlamışlardı.
Dayak yiyenlerin bir kısmı bugün hayatta olmayıp rahmetli olurken , Rahmetli Raim yılmaz dayının , Yüzbaşıya karşı vermiş olduğu mücadele azmini ve sergilemiş olduğu cesareti, bugün olaylara tanık olanlardan hayranlıkla dinlemekteyiz.
Bugün belkide O talihsiz karanlık günün en çok mağduriyetini yaşayanlardan Ömer Yılmaz amcamızın hatıralarını sizlerle paylaşmak istedik. Ömer Yılmaz amcamız görevli komutana : ''Ben hayatımda elime demir parçası almamışım silahın sesini bilmem '' dediğinde hiç kale alınmayıp ,askerlerinde yardımıyla falakaya yatırılıp, ayakları siyahlaşıp şişinceye kadar copla feci şekilde dövülmüştü. Kadar tanıdık insanın içinde hem de bir yabancı tarafından dövülmek, kuşkusuz insanın ömür boyu unutamayacağı acı bir sendrom olsa gerek.
Fabrikanın meydanında bu dayak faslını gören insanların bir çoğu korkudan silahları olmadığı halde, imza karşılığı silah vermeye borçlanmışlardır ! Bugün dahi hatırlamak istemediğimiz malum olayların daha da ileri safhalara varmadan, kısmen de olsa bitmesine sebep, Kendirli beldesindeki
Cesur baba yiğit kadınların uyanık olmaları ve ortak hareket etmeleri sonucudur. Başını İkizdereli Emriye teyzenin çektiği beldemizin kadınları ellerine geçirdikleri orak gibi kesici aletlerle fabrikanın kapısına hücum ettiler. Bu esnada kadınlar arasında ayılıp bayılanlar oldu. İşin ciddiyetini anlayan Alay komutanı , alanda askerlerin denetiminde bekletilen halka: ‘’Şimdi gidiyoruz yarın tekrar geleceğiz ‘’ diyerek geldikleri gibi Kendirli den ayrılmak zorunda kalmışlardı.
O dönem Rize'nin hiçbir ilçesi, beldesi ve köyüne reva görülmeyen bu zülüm acaba neden Kendirlinin insanlarına karşı uygulandı ? Kendirli halkı Devletine karşı as imiydi? Ne suçları olabilirdi ki !
Yoksa başka bir ülkenin vatandaşları mıydı bunlar?
Olayları iyi algılayabilmek için için kendirlinin siyasi ve kültürel yapısını iyi, tahlil etmemiz gerekiyor. Rize merkez İlçeye bağlı Kendirli beldesi , düzgün verimli toraklarıyla her türlü tarımın yapılabildiği ender merkezlerden bir yerdir. Çayın ekili olmadığı dönemlerde, Rize bezi ve dokumacılığında
Kullanılmak, ve iplik yapmak için kendir bitkisi üretiminin yapıldığı söylenmekteydi.
Kendirli beldesi eskiden medreseler diyarı olarak bilinirdi. Tarihten gelme sorumluluğunun bilincinde olarak, Kendirli erkek ve kız kur an kursu yıllarca, binlerle sayılarla ifade edilen hafızlar yetiştirerek üzerine düşen sorumluluğu şeref ve gururla taşımıştır.
Kendirli Türkiye’nin siyasi arenasında bir belde olmasına rağmen, 1970 li yıllardan beri, hep ön taraflarda kendine iyi bir konum belirlemiştir. Siyaseti belirleyen önemli bir merkez üssü haline gelmişti.
Kendirli ; Pr Dr Necmettin Erbakan önderliğindeki (MSP,RF,FP,SP) milli görüş hareketinin sembol yerlerinden olması sebebiyle, başta milli görüş lideri , merhum Erbakan hocamız olmak üzere, bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gerek başbakanlık döneminde, Cumhurbaşkanlığının ilk Rize gezisini Kendirliye yapması , Kendirlinin ne denli kozmopolittik bir yer olmasına işret değil mi ? Ayrıca bir çok siyasi aktör, bir çok kez beldemize gelerek, Kendirlinin manevi havasını solumuşlardır.
Dile kolay tam 40 yıldır milli görüşe karşı olan, iç ve dış mihraklara karşı göğsünü siper ederek yıkılmaz bir kale olduğunu, tüm Dünya ya gösteren Kendirli, maalesef demokrasinin sekteye uğradığı ara dönemlerde, yukarıda bahsettiğimiz olaylarda , siyasi nedenlerden dolayı bir linç kampanyası ile karşı karşıya maruz bırakılmış ,hakkımız olan ekonomik değerdeki bir çok proje elimizden uçup gitmiştir.
Tarihteki bütün ihtilal ve post modern darbelerin oluşumunu meşru kılmak için , çeşitli senaryo ve oyunlar sahneye konmuştur. Bu olaylara çanak tutan bazı satılmış basının önemli bir görev üstlendiği, tarihten beri hep görülmüştür.
İşte 1981 deki bu talihsiz olayları meşru bir zemine oturtmak için, dönemim Hürriyet gazetesinin attığı başlıklara başlıklara ve çarşaf çarşaf yayınladığı resimlere bakmak yeterli! Hürriyet gazetesinin attığı başlıklar: ‘’ Küçük İran Kendiri, Kendirli İslam Cumhuriyeti’’ şeklinde attığı manşetlerin altında , Camiye okumaya giden, başlarına takke olan küçük çocukları ve sohbetten dönen tesettürlü, çarşaflı kadınları guruplar halinde resimleyerek, adeta sanki burası Türkiye Cumhuriyetine ait bir yer değil de, başka bir ülkeye ait bir yer , bağımsız bir eyalet şeklinde Türk kamuoyuna servis ederek , bütün dikkatlerin kendirlinin üzerine yoğunlaşmasına sebep oldular.
Hatta bu satılmış yaratıklar işi o kadar ileriye götürdüler ki, kendirlinin girişinde ki TEDAŞ’a ait Elektrik trafosunun etrafını saran tel örgülerin resimlerini çekerek ,muhabirini O Tel örgülerin arasında büyük bir delikten içeriye girer şekilde resimleyerek, ‘’ İşte muhabirimiz Gizlice Kendirli ye girdi ‘’ şeklinde büyük başlıklar atarak ,adeta kendirlinin bir kamp yeri olduğu şeklinde olayları saptırarak, malum olaylara zemin hazırlamışlardır.
Kendirli halkı ,bilgi ve birikimleriyle daima ileriye dönük, siyasi konjonktürde 30 yıl öncesini görebilen,
siyaseti çok iyi tahlil edebilen Türkiye de yegane yerlerden bir merkezdir.1982 İhtilalci darbe anayasası Türkiye genelinde yüzde 91,37 evet oyuyla kabul edilirken, sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde tek yer olan Kendirli halkı ,bu darbecilere geçit vermeyerek , yüzde 98 gibi büyük bir farkla ret vererek , yıllar sonra ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkacaktı.
Cuntacıların hazırlamış oldukları 82 anayasasına topluca ret vermemiz , demokrasiyi içine sindiremeyen karanlık odakları rahatsız etti ki, kendirlinin üstünde var olan baskılar daha da artmış, buna paralel olarak beldemizdeki bütün imam, ve müezzinler sürgüne gönderildiler.
Kendirli halkı demokrasiye bağlı ve sadakatini 30 yıl önce nasıl dik durup sergilemişse, aynı arzu ve heyecanla,12 Eylül 2010 yapılan darbe anayasası değişikliğine ise, tarihsel sorumluluğunun bilincinde olarak, yine büyük bir rekorla yüzde 97 evet diyerek , görevini en iyi şekilde yerine getirmenin haklı ve gururunu yaşadı.
Eğer 15 Temmuz gecesi Ülkemize ve milletime karşı gerçekleştirilmek istenen darbe ve işgal hareketi gerçekleşseydi,36 yıl önce Kendirli ‘de darbeciler tarafından yapılan bu zulümler kulakta deve kalırdı !
Kendirli tarihte hep darbecilere karşı dik durmasıyla bilinen ve sancağı şerefle taşıyan bir belde,36 yıl önce nasıl Kendirli ’de Cuntacılara karşı Kendirli ’deki kahraman kadınların göstermiş olduğu cesaret sayesinde cuntacılar rehin aldıkları vatandaşları bırakıp kaçmak zorunda kaldılarsa, onların torunları 15 Temmuz gecesi Başta Üsküdar,Kadıköy,hattında 10 tankı ele geçirerek, 5 dakika içinde de tank sürmeyi öğrenen ve ulusal basında fenomen olan Mehmet Köse ,Boğaz Köprüsünde Darbeciler tarafından vurulan Gazi Yusuf Ak ve binlerce insanı darbe gecesinden itibaren 24 saat nöbet tutmak suretiyle konuşmasıyla coşturan Yusuf Özgün’ün göstermiş olduğu kahramanlıklar hala milletin dilinde!..
Bugün ülkemizde Demokrasi ve özgürlükler alanında ne kadar yol ve mesafe aldığımızı ,bu yazı dizisini kaleme alırken daha iyi anlıyorum. Birkaç yıl öncesinde bunları yazmak bir kenara düşünmek dahi suçtu!
Sevgi ve saygının hakim olduğu , hiç kimsenin dini, ırkı ve giyiminden dolayı dışlanmadığı, özgürlüklerin herkese aynı oranda uygulandığı , güzel günlerin hakim olduğu bir Türkiye özlemi içinde herkese sağlık saadet ve sıhhat temennilerimle ……
Osman KÖSEOĞLU
KENDİRLİ
Yorum Yapın