Göğsünüzü gere gere sandığa gidin.
13 yıl içinde sağlıkta, ulaşımda, sosyal devlet alanında Baş döndürücü hizmetler oldu. Hayatımıza hızlı tren girdi. Şehirler güzelleşti.Yarın endişesi kalmadı.Ödünç paraların dövizle alınıp verilme mecburiyeti terk edildi.Hayatımıza istikrar geldi. Bürokrasi azaltıldı. Her şehir üniversiteye, yine hemen her şehir hava alanına kavuştu. Barış Süreciyle vatandaşlar, gençler ölmez oldu. Tarihimizle barışıldı.Bu yapılanların ne demek olduğunu, son 50 yılı yaşamamış olanlar, darbeleri, ekonomik krizleri görmemiş olanlar, imkânsız kavrayamazlar. Kimin, hangi şahsın veya hükümetin eseri olursa olsun, bunları görmemek, hakkı teslim etmemek olur. İçerdeki büyüme ve kalkınma dışardaki itibarımızı arttırmıştır. Bizim gücümüz Filistinlinin, Arakanlı Müslümanın, Somalili garibin, mazlumların gücüdür. Türkiye, artık şu veya bu uluslararası kurumun denetiminde değildir. İsrail'den korkan pısırık politikacı tipi, siyaset sahnemizden uzaklaşmıştır. Biz bugün şükürler olsun ki son bir buçuk asrın alışkanlıklarıyla taklitçi, kopyacı, takipçi devlet değil, inşa eden ve imar eden devletiz.
Pazar günü pikniğe gidilmemekte. Herhangi bir iş de yapılmamaktadır. İrade-i cüz'iye ile kendi elimizle kendi istikbalimizi tayin edeceğiz. Yalnızca kendinizin değil, evlâtlarınızın ve torunlarınızın istikbalini, refahını, saadetini, huzurunu seçeceksiniz.Bir oy bir vebal değil, bir oy belki de bin vebaldir. Hiç kimse sandığa gitmemezlik etmemeli.
En iyi terazi vicdandır. Seçmen vicdanını dinlemeli, kalbine danışmalıdır. Bugün Türkiye, bir devin uyanışı döneminde ve bir imparatorluk şafağındadır. Küçük ve basit politik kıskançlık ve hesaplarla bu kızıl elma yere düşürülmemeli. Birlik zamanıdır. Dirlik zamanıdır. İliklere kadar sorumluluk zamanıdır.
Dâvâmız, gâyemiz ve hedefimiz; yeniden birinci sınıf insan, birinci sınıf millet ve birinci sınıf devlet olmaktır.
Yorum Yapın