SEDAT PEKER; ZEKERİYA ÖZ CEZAEVİNE GİDEREK OSMAN YILDIRIM'A İFADESİNİ ÖĞRETTİ‏

SEDAT PEKER; ZEKERİYA ÖZ CEZAEVİNE GİDEREK OSMAN YILDIRIM'A İFADESİNİ ÖĞRETTİ

 

 

Sedat Peker bugün yapmış olduğu açıklamasında, Ergenekon Davası'nda birlikte yargılandığı Muzaffer Tekin ile ilgili cezaevindeki anılarını paylaştı.

Peker, açıklamasının bir bölümünde Ergenekon Davası savcılarından Zekeriya Öz'ün cezaevine bizzat gelerek, sanık Osman Yıldırım'a yapmış olduğu teklifi anlattı.

Danıştay Davası'ndan müebbet hapis cezası alan Osman Yıldırım'ın Zekeriya Öz'ün istediği ifadeyi verdikten sonra nasıl tahliye edildiğini anlattı. 

Zekeriya Öz'ün Osman Yıldırım'a “Seni bu müebbet hapis cezalarından kurtarırım ancak şu ifadeyi verirsen.” Şeklinde teklifte bulunduğunu açıkladı. Cezaevi sürecinde yaşadıklarını da anlatan Peker, aynı teklifin kendisinede yapıldığını ancak bunu kabul etmediğini dile getirdi.

Kıymetli dostlarım, 

Cumanızı kutluyor, bu mübarek günün var olan onur ve şerefinizi çoğaltarak, devam ettirmesini YÜCE ALLAH’tan diliyorum. 

Dünkü paylaşımımda Muzaffer Tekin komutanla ilgili anılarımı ve düşüncelerimi paylaşmıştım. Müsadenizle bugün de bu değerli dost ile ilgili yazıma devam etmek istiyorum. 

2014 yılında tahliye olduğumuz 1 no’lu cezaevine gelmeden önce 4 no’lu cezaevinde kalıyorduk. Orada üst katımızda kimse olmadığı için bahçedeki su giderinin kapağını muşambayla kapatarak, bahçeyi dört- beş santim suyla dolduruyorduk(Her taraf beton olduğu için su o şekilde kalıyordu.. Yaz sıcağında sırt üstü o suya yatarak, biraz rahatlıyordum. 1 no’lu cezaevine geldiğimizde yaz sıcakları başlayınca, arkadaşlarımız tekrardan bahçeye su doldurmak istediler. Ben onlara “Muzaffer ağabeyler üst katta kalıyor, onların böyle bir imkânı yok, sıcaktan bunaldıklarında bizi bahçede o şekilde görürlerse belki bu duruma imrenebilirler, o yüzden bunu yapmayalım.” demiştim. 

Kendisinin haberi olmadan ben bu saygıyı Muzaffer ağabeye gösterirken, o da benim haberim olmadan bütün eşyaların altını ben rahatsız olmayayım diye ses çıkarmamaları için süngerle sarıyormuş. YÜCE ALLAH’a sonsuz şükürler olsun ki kalbime bu insani duyguları koyduğu için. Ancak YÜCE ALLAH’a daha çok şükürler olsun ki kalbinde bu insaniyeti taşıyan bir kişiyle cezaevinde altlı üstlü yatmamı nasip ettiği için. 

Cezaevinde komşuluk yaptığınız insanlar çok önemlidir. Çünkü aranızda sadece kalitesiz malzemeden yapılmış olan bir duvar var. İzolasyon ise hiç yokmuş gibi… Mesela siz suyu açtığınız zaman borulardan geçen suyun sesi hem yanınızdaki koğuşlarda hem de üst katınızdaki koğuşlarda net bir şekilde duyuluyor. Anlayışsız bir komşunuz olursa zaten cehennem gibi olan cezaevi ortamını çok daha çekilmez bir hale getirebilir. 

Ankara Özel Yetkili Başsavcılığı’nın tahkikatında Muzaffer TEKİN’e, danıştay saldırısıyla ilgili dava açılmasına gerek görülmüyor iken, Osman Yıldırım’a yargılama sonunda birkaç tane müebbet hapis verilmişti. Ancak paralel yapının savcısı Zekeriya ÖZ, cezaevine giderek, vereceği ifadeyi Osman Yıldırım’ın kendisine öğretip, “Seni bu müebbet hapis cezalarından kurtarırım ancak şu ifadeyi verirsen.” diyordu. 

Bu durum size tanıdık gelmiş olması lazım. Çünkü buna benzer bir teklifi bana da yapmıştı. Bunu sizinle daha önce paylaşmıştım. 

Bu ifade ve paralel yapıya ait basın yayın organlarında herkesin kafasını karıştıran bilgi kirliliği haberleri üzerine yeniden yargılama kararı veriliyor. Osman Yıldırım’ın, danıştay saldırısıyla ilgili müebbetleri ortadan kaldırılıp, serbest bıraktırılırken, hakkında daha önce takipsizlik kararı verilen Muzaffer TEKİN’e birkaç tane ağırlaştırılmış müebbet veriliyordu. 

Muzaffer TEKİN komutan, paralel yapıyla ilgili doğru tesbiti herkesten önce yapmıştı. Cezaevine girmeden önce ki sohbetlerimizde bu konuya değindiğinde ben ısrar ederek, bunları asla kabullenmiyordum(Demek ki Muzaffer ağabeyin öngörü yeteneği benden çok daha fazlaymış.). 

Devlete olan bağlılığını zaafiyete uğratmadan, Ergenekon davası yargılamaları süresince dik durdu. ALLAH için, o komedi yargılamayı yapanlarında kabul edeceği üzere bir kere bile eğilmedi. Hiç kimseden minnet etmelerini istemedi. 

Ergenekon davasında hapis kararları açıklandığında koğuşuma geldiğimde yürümeye başladım. Yanımda kalan arkadaş tahliye olduğu için tek başıma kalmaktaydım. Bir taraftan yürürken, bir taraftan da içimden zikir yapıyordum. Hiç unutmam YÜCE ALLAH’a şöyle bir yakarışım olmuştu; “YÜCE ALLAH’ım, sizin hikmetinizden sual olunmaz. Bizler Amentüye, kadere iman etmiş kullarınız. Ancak, ablasını öldüren ve bu suçtan cezaevine giren, çıkarılan af sayesinde 3-5 sene sonra tahliye olup, öldürdüğü ablasının kız çocuğunu randevu evinde satarken yakalanan ve bundan dolayı da tekrar hapis cezası alan bir insanın hiçbir delile dayanmayan, akılla izah edilebilir yönü bulunmayan ifadelerinden dolayı bu kadar kişi mahkum oldu ve bu ifadeleri veren adam da tahliye oldu.Yarabbi, biraz önce söylediğim gibi sizin hikmetinizden sual olunmaz ancak ben beşer aklımla bu yaşananları anlayamıyorum. Eğer sözlerim serzenişe bile girerse beni lütfen affedin.” demiştim. 

Bizim beşer aklımızla anlayamadığımız şey tabii ki tüm planların üzerinde YÜCE ALLAH’ında bir planı olduğuydu. AK parti hükümetinin getirdiği referandum, halkımız tarafından kabul edilince bu referandumun getirdiği Anayasa mahkemesine bireysel müracaat hakkı sayesinde özgürlüğümüzü elde ettik. 

Ancak YÜCE ALLAH biliyor ya CHP’nin ve MHP’nin milletvekillerinin öngörüleri de doğru çıktı. Ergenekon ve Balyoz sanıklarını haksız yere cezaevine yollayan paralel yapının polisleri de cezaevine girdi (Bu öngörülerini bizleri ziyarete geldiklerinde devamlı söylüyorlardı.). 

Benim anlayamadığım bu tesbiti yapacak kadar öngörüsü olanlar acaba paralel yapıyla beraber hareket etmeleri neticesinde sandığa gömüleceklerinin öngörüsünü yapamıyorlar mı? 

Bunları söylediğimiz zaman bize AK partiye çalışıyorsunuz diyorlar. ALLAH aşkına AK partinin sizin gibi baş yardımcısı konumunda olan muhalefet partileri varken bizlerin kendileri için çalışmamıza zaten ihtiyaçları yok ki. 

Kıymetli dostlarım, bu insan 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda henüz üsteğmen iken savaşın kaderini değiştirecek kahramanlıklar yaptığı için o kahramanlığın yaşandığı tepeye Muzaffer ağabeyin adı verilmiştir. Halen daha o tepenin adı Zafer Tepesi’dir. 

Yazımın ilk başında da belirttiğim gibi pankreas kanserinin son evresinden geri dönebilmek, tıbben pek mümkün görünmüyor. Ancak Yüce ALLAH’ın mucizeleri tabiki bitmez. Yukarıda ki satırlarda anlatmış olduğum Muzaffer TEKİN komutan, bence sizlerden dua almayı hak edecek kalitede şerefli bir insandır. Kendisinin sağlığına kavuşabilmesi için dua ederseniz, gerçekten çok sevinirim. 

Zaten daha öncede söylediğim gibi kendisinin en büyük şansı Müge abla gibi bir eşi, Özge kardeşim gibi bir kızı olmasıdır. Paralel yapının F tipi cemaat olarak anıldığı en güçlü anlarında bile tüm engellemelerine rağmen hem Müge ablayı hem de Özge kardeşimizi babalarının yanından bir saniye bile ayırmayı başaramamışlardır. Galiba onların unuttuğu, bir dava adamının bu Dünya’daki tek sigortasının ona aşık olan karısının ve kızının olduğu gerçeğidir.

Bir Umuttur Yaşamak

Sedat PEKER


Önceki Haber 
Sonraki Haber

Yorumlar

Yorum Yapın