Kıymetli Dostlarım,
Siyasetle uğraşıp parti genel başkanlığına kadar ulaşabilen bazı insanların en büyük şanssızlığı, kendilerinden önceki liderlerinin isminin o siyasi mücadeleyle bütünleşmiş olması ve çok karizmatik liderden sonra o makama gelmiş olmalarıdır. Kendileri ne kadar başarılı olsalar da önlerindeki çıta çok yüksek olduğundan her zaman eleştirilebilir durumuna muhatap kalabilmektedirler.
Cennetmekan Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatından sonra Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Başkanlığı’na seçilen Sayın Devlet Bahçeli Bey’in de bu zorluktan nasibini fazlasıyla aldığına her zaman inanmış bir kişi oldum (Son zamanlarda da Sayın Devlet Bahçeli’yle ilgili bazı art niyetliler tarafından haksızca eleştiriler yapıldığına milletçe şahit oluyoruz.).
Eleştiren kişiler bence şunu akıllarına getirmiyorlar; Ülkücü hareketin kurulduğu günden bu yana öncelikli hedefi her zaman kadrolaşmak olmuştur (Çünkü ülkücü hareket bir kadro hareketidir).
Cennetmekan Başbuğ Alparslan Türkeş partisinin mecliste 18 milletvekili varken dahi mevcut iktidarları yerinde desteklemek suretiyle sanki ülkücü hareket iktidardaymış gibi kadrolaşabilmeyi başarmıştır. O dönemlerde yaşayanlar bilirler. Müsteşarların, genel müdürlerin, daire başkanlarının ve daha alt bürokratların çoğu ülkücülerden oluşurdu.
Devlet Bahçeli de 15 Temmuz’daki hain darbe kalkışmasına karşı mevcut AK Parti Hükümeti’nin yanında durarak ülkemizin darbe tehlikesinden kurtulmasına katkı sağlamış sonrasında ise tehlikenin devam ettiğini görünce mevcut AK Parti Hükümeti’ne destek olmayı sürdürmüştür.
Gazetecilerin ve diğer insanların, ‘’Hangi imtiyazlar karşılığında destek verdiniz?’’ sorularına ise ‘’Şunu isteriz, bunu isteriz demeyi kendime ve partime hakaret sayarım!’’ şeklinde cevap vermiştir.
Bu cevap Cennetmekan Alparslan Türkeş’in; ‘’Dava adamı kimdir?’’ sorusuna ‘’Dava adamı bedel öderken en önde, mükafat dağıtıldığında ise en arkada durandır!’’ diye verdiği cevabın sanki bir örneği gibi olmuştur.
Devlet Bey’in bu duruşu en başta Cumhurbaşkanlığı makamındaki Sayın Tayyip Erdoğan başta olmak üzere tüm milletimizde ülkücülere karşı haklı bir güven duygusu oluşturmayı başarmıştır. Bu güven duygusunun sayesinde ise şanlı devletimizdeki tüm makamlara özellikle de ülke güvenliği ile ilgili kadroların tamamına ülkücü bürokratlar atanmıştır.
Yani tarih tekerrür etmiş Başbuğ Alparslan Türkeş’in hayatta olduğu dönemindeki gibi ülkücü kadrolar devlette yeniden belirleyen güç konumuna gelmiştir. Şükürler olsun ki YÜCE MİLLETİMİZİN gözünde artık YÜCE DEVLETİMİZ öz evlatlarının elindedir!
Devlet Bey’in yaptığı bu hamleler sayesinde elde edilen bu kadrolaşma başarısı ise bana göre Sayın Devlet Bahçeli’yi parti genel başkanlığı makamından gerçek efsanevi liderlerin ligine çıkarmış ve gönüllerde ulaştığı bu makamdan bir daha hiçbir zaman düşmemek üzere mührünü basmıştır.
NOT: Bedeli her ne olursa olsun bu vatanın öz evlatları,Cumhur ittifakını mutlaka destekleyecektir.
BİR UMUTTUR YAŞAMAK
REİS SEDAT PEKER
Siyasetle uğraşıp parti genel başkanlığına kadar ulaşabilen bazı insanların en büyük şanssızlığı, kendilerinden önceki liderlerinin isminin o siyasi mücadeleyle bütünleşmiş olması ve çok karizmatik liderden sonra o makama gelmiş olmalarıdır. Kendileri ne kadar başarılı olsalar da önlerindeki çıta çok yüksek olduğundan her zaman eleştirilebilir durumuna muhatap kalabilmektedirler.
Cennetmekan Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatından sonra Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Başkanlığı’na seçilen Sayın Devlet Bahçeli Bey’in de bu zorluktan nasibini fazlasıyla aldığına her zaman inanmış bir kişi oldum (Son zamanlarda da Sayın Devlet Bahçeli’yle ilgili bazı art niyetliler tarafından haksızca eleştiriler yapıldığına milletçe şahit oluyoruz.).
Eleştiren kişiler bence şunu akıllarına getirmiyorlar; Ülkücü hareketin kurulduğu günden bu yana öncelikli hedefi her zaman kadrolaşmak olmuştur (Çünkü ülkücü hareket bir kadro hareketidir).
Cennetmekan Başbuğ Alparslan Türkeş partisinin mecliste 18 milletvekili varken dahi mevcut iktidarları yerinde desteklemek suretiyle sanki ülkücü hareket iktidardaymış gibi kadrolaşabilmeyi başarmıştır. O dönemlerde yaşayanlar bilirler. Müsteşarların, genel müdürlerin, daire başkanlarının ve daha alt bürokratların çoğu ülkücülerden oluşurdu.
Devlet Bahçeli de 15 Temmuz’daki hain darbe kalkışmasına karşı mevcut AK Parti Hükümeti’nin yanında durarak ülkemizin darbe tehlikesinden kurtulmasına katkı sağlamış sonrasında ise tehlikenin devam ettiğini görünce mevcut AK Parti Hükümeti’ne destek olmayı sürdürmüştür.
Gazetecilerin ve diğer insanların, ‘’Hangi imtiyazlar karşılığında destek verdiniz?’’ sorularına ise ‘’Şunu isteriz, bunu isteriz demeyi kendime ve partime hakaret sayarım!’’ şeklinde cevap vermiştir.
Bu cevap Cennetmekan Alparslan Türkeş’in; ‘’Dava adamı kimdir?’’ sorusuna ‘’Dava adamı bedel öderken en önde, mükafat dağıtıldığında ise en arkada durandır!’’ diye verdiği cevabın sanki bir örneği gibi olmuştur.
Devlet Bey’in bu duruşu en başta Cumhurbaşkanlığı makamındaki Sayın Tayyip Erdoğan başta olmak üzere tüm milletimizde ülkücülere karşı haklı bir güven duygusu oluşturmayı başarmıştır. Bu güven duygusunun sayesinde ise şanlı devletimizdeki tüm makamlara özellikle de ülke güvenliği ile ilgili kadroların tamamına ülkücü bürokratlar atanmıştır.
Yani tarih tekerrür etmiş Başbuğ Alparslan Türkeş’in hayatta olduğu dönemindeki gibi ülkücü kadrolar devlette yeniden belirleyen güç konumuna gelmiştir. Şükürler olsun ki YÜCE MİLLETİMİZİN gözünde artık YÜCE DEVLETİMİZ öz evlatlarının elindedir!
Devlet Bey’in yaptığı bu hamleler sayesinde elde edilen bu kadrolaşma başarısı ise bana göre Sayın Devlet Bahçeli’yi parti genel başkanlığı makamından gerçek efsanevi liderlerin ligine çıkarmış ve gönüllerde ulaştığı bu makamdan bir daha hiçbir zaman düşmemek üzere mührünü basmıştır.
NOT: Bedeli her ne olursa olsun bu vatanın öz evlatları,Cumhur ittifakını mutlaka destekleyecektir.
BİR UMUTTUR YAŞAMAK
REİS SEDAT PEKER
Yorum Yapın