Sedat Peker’den Alaattin Çakıcı, Soner Yalçın ve Özkök Açıklamaları!

Ünlü iş adamı Sedat Peker ilk defa bir radyo programına konuk oldu. Best FM’e konuşan Peker dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
 
Ufuk Karcı’nın sorularını yanıtlayan ünlü iş adamı ezber bozan açıklamalar yaptı..
İşte, Sedat Peker’in Ufuk Karcı ile yaptığı o röportajın detayları...
Ufuk Karcı: Bugün bir misafirimiz var. Kendisini daha önceki hayatında yaşadıklarıyla biliyoruz. Cezaevine girişi ve çıkışıyla biliyoruz. Bugünkü konuğumuz Sayın Sedat Peker. Kendisini toplum nasıl tanıyor? Kendisi kendisini nasıl tanımlıyor? Bunları soracağız. Kendisi toplum için doğru bir rol model midir? Bunları anlamaya çalışacağız. Çünkü peşine takılan binlerce insan var. Gençler var. Bu gençler için nasıl bir rol modeldir? İşte bunu da öğrenmeye çalışacağız.
Sayın Sedat Peker hoş geldiniz.
Sedat Peker: Hoş bulduk Ufuk Bey. Öncelikle size teşekkür ederek ve dinleyicileri selamlayarak başlamak isterim röportajımıza… Sorularınızı keyifle ve memnuniyetle cevaplayacağımı bilmenizi isterim.
Soru; Sedat Bey ilk soruyu şöyle soracağız efendim. Az öncede söylediğim gibi toplum için gerçekten doğru bir rol model misiniz? Öncelikle bunu anlamak istiyoruz. Peşinize takılan binlerce genç var. Sizi çok yakinen takip ediyorlar. Gittiğiniz şehirlerde sizlere ilgi gösteriyorlar. Ama tabi ki hayatınızla alakalı gayrimeşru iddialar da epeyce bir gündemde. Dolayısıyla ilk sorum böyle olacak. Siz iş adamı mısınız? Akil insan mısınız? Çok fazla toplumsal mesaj veriyorsunuz, bu mesajlardan etkilenenler var. Dolayısıyla siz hani bir abi misiniz? Siz bir mafya lideri misiniz? Suç örgütü müsünüz? Eğer öyleyse nasıl dışarıdasınız?
Cevap; Ufuk Bey tabi ki bu sorduğunuz soruyu açıklamak için epeyce bir zamana ihtiyaç var. Tam olarak anlatabilmem için… Ama böyle bir vaktimiz olmadığından dolayı ben kısaca bu soruya şöyle cevap vermek isterim. Ben, şahsımın bulunduğu yerin bakıldığı yerle ilgili olduğunu düşünüyorum. Eğer ki, benim bulunduğum yere yorum yapanlar sevdikleri için, inandığı kutsal değerler için fedakârlık yapmak gerektiğinde bir adım öne çıkmayan insanlar tarafından şahsıma bakarlarsa bende görebilecekleri suç örgütü lideri yaftası, mafya yaftası, kontrgerilla yaftası… Bu insanlar yani inandığı kutsal değerler için, sevdikleri için bedel ödeme vakti geldiğinde bedel ödemekten uzak duran insanlar bende baktıklarında bunu görürler. Ancak dava adamları inandığı kutsal değerler için bedel ödemeyi şeref kabul edenler, sevdikleri için bedel ödemeyi şeref kabul edenler bedel ödeme vakti geldiği zaman bir adım öne çıkmayı bilenler bana baktıkları zaman bir dost göreceklerdir. Bir abi göreceklerdir. Bir kardeş göreceklerdir. Bir dava adamı göreceklerdir. Ben bu olayı bu şekilde düşünüyorum. Birde şunu özellikle söylemek isterim. Bu insanların, benimle ilgili yorum yapan insanların kendi konumları da çok önemli. Hayatı boyunca hiçbir mücadele vermemiş. Bilmem büyük dedesi sarayda kuşçubaşılığını yapmış, yemek tadıcılığını yapmış, padişah tarafından paşa unvanı verilmiş, saraya yakın olması nedeniyle de boğazda yalılarda oturmuş, bedel ödemeden yaşamış insanlar. Yani sadece ailesindeki unvanlarla kendinin soylu olduğunu düşünen insanların benim için söyledikleri şeyin inanın hiçbir zaman bir ehemmiyeti olmamıştır. Yine aynı şekilde dünyaya at gözlüğüyle bakan, gözlerini açamayan, bir yere körü körüne bağlı olup şahsımı eleştiren insanlarında benim için söylediklerinin hiçbir önemi yok. Çünkü ben hayatımın hiçbir döneminde bu tip insanların sevgisine talip olmadım. Ben değerli insanların, onurlu insanların, mücadele adamlarının sevgisine hayır duasına talip oldum. Yani Ayşe ablanın, Kemal dayının, Fatma teyzenin… Geri kalanının ne söylediği benim için inanın hava ve cıvadır. Hiçbir şekilde önemsemem.
Soru: Son günlerde toplumsal uzlaşı meselesi dillendiriliyor. İşte, bu toplumsal uzlaşı meselesini dillendiren çok önemli yazarlar var başta Sayın Ertuğrul Özkök olmak üzere birçok isim var bu toplumsal uzlaşıya siz nasıl bakıyorsunuz? Siz bu toplumsal uzlaşıya katkı sunabilecek misiniz? Ne kadar katkı sunabilirsiniz ve tabi ki en önemlisi toplumsal uzlaşıyı dillendirenler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Cevap: Barış için atılan her adım önemlidir. Barış için, toplumsal uzlaşı için verilen her mücadele söylenen her söz çok değerlidir. Hatta ben çocukluğumdan beri söylerim… Barış için kim mücadele ediyorsa toplumsal uzlaşı için kim mücadele ediyorsa onlar Allah'ın en sevdiği kullarıdır. Ancak! Tabii bu gerçek mi? Söyledikten sonra daha doğrusu bu duygularımı söyledikten sonra bazı şeyler insanın kafasında şeytanın avukatlığını yaptırmak zorunda bırakıyor. Özellikle son zamanlarda bu toplumsal uzlaşıdan çok fazla bahseden insanlar güç elindeyken Ali kıran baş kesen, diktatör gibi olan insanlar. Yönettikleri gazetelerde basın kuruluşlarında 28 Şubat’ 80 ihtilaline, 15 Temmuz’lara ön zeminini adeta hazırlayan insanlar… Şimdi bu insanlar güçlerini kaybettikten sonra veya toplumdaki karşılıkları çok önemli bir yerde değilken devamlı bu şekilde söylüyor olmaları acaba tekrardan gücü ele geçirdiğimizde yeni 28 şubatlar hazırlayacağız sessizliğinin veya gizliliğinin ön ayak sesleri mi? Ya da gerçekten samimiler mi? Tabii ki bunu biz bilemeyiz. Çünkü, niyet okuyamayız. Doğruları bilen sadece yüce Allah'tır. Bence burada doğru olan, yapmamız gereken bu insanların söyledikleri söze değer vermektir. Bu insanların söyledikleri sözlere önem vermeliyiz. Toplumsal uzlaşı dediğimiz şey de genelde iki büyük kesim var. Türkiye'de sol ve sağ olarak tanımlanan… Solcular yurtseverlik sağcılar vatanseverlik diyor… Kısacası her ikisi de demek istiyor ki; biz bu topraklar için onurumuz şerefimiz için hayatımızdan seve seve vazgeçeriz. Bu toplumsal uzlaşı için eksik olan hiçbir şey yok arada bir saç teli olarak bir şey var o ortadan çekildiğinde bu sorun hallolur. Ben gerçek anlamda solculardan bahsetmek istemiyorum ancak kendisinin solcu olarak tanımlayıp gücü eline geçirdiği zaman geçmişte dindar insanlara veya vatansever insanlara eziyet etmekten geri durmamış olanlardan bahsediyorum. Bir hadisi şerif var… Peygamber efendimiz şöyle diyor; “Müslüman aynı delikten iki kere sokulmaz.” Bu hadisi şerifin öğretisini beynimizin her zaman bir köşesinde saklı tutup yine de toplumsal uzlaşı çok ihtiyaç olduğu için bu insanların söylediklerini de kabul edip onlara da para verip önemseyip yine de onları teşvik etmeliyiz ama biraz önce dediğim gibi o hadis-i şerifteki öğretiyi de beynimizin derinliklerinde hiçbir zaman unutmamalıyız diye düşünüyorum.
Soru: Bu noktada şimdi gazetecilik geriye soru soruyu doğuruyor. Sizi bulmuşken sormadan edemiyor insan… Hiç teklif aldınız mı bu dönemde veya daha önceki dönemde siyaset için…?  
Cevap: Ben bugüne kadar gitmiş olduğum vilayetlerde, oradaki insanlar tarafından “bağımsız aday ol” diye teklif almadım. Hiçbir yer olmadı. Ancak! Siyasi partilerle ilgili isim vermeden, tabii ki birçok siyasetçiyle dostluğumuz, arkadaşlığımız, yakınlığımız ve sohbetimiz oldu. Gençliğimin ilk yıllarından beri hep yıldızımız yüksek oldu. Allah'a şükürler olsun.
Soru: Yani aldınız efendim…
Cevap: Bazıları bugün hayatta olmayan büyüklerimiz… Bunu doğrulayacak insanlar şu an hayatta yoklar. Toplumda da saygın yerleri var… Ben ne o kişileri böyle bir durumda bırakmak isterim ne de şimdi sanki gündem yaratmak için gayesi olan bir insanmış gibi bir şeyler söylüyor durumuna düşmek. Bu anlamda bir şey söylemek istemiyorum.
Soru: Sayın Peker, biliyorsunuz, Sayın Devlet Bahçeli Sayın Alaattin Çakıcı'yı ziyaret etti ve sonrasında biraz tartışması gündeme geldi. Sizin de Sayın Çakıcı ile olan hani soğukluğunuzu husumeti herkes biliyor malumunuz. Bu af meselesi gündeme gelince AK Parti'den önce kabul etmiyoruz gibi bir açıklama geldi. Akabinde Sayın Cumhurbaşkanımız devlete karşı işlenen suçlar affedilebilir fakat şahıslara karşı işlenen suçlar affedilemez dedi. Siz bu tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz? Eğer, af gündeme gelecek olursa ve değerlendirilirse başta Sayın Çakıcı olmak üzere birçok ismin dışarıya çıkması da söz konusu olacak. Dolayısıyla sizin için bir problem oluşturur mu af meselesi…?
Cevap: Şu an bir samimiyetimiz de yoktur. Hatta aramızda soğuk denecek durumlar vardır ancak adalet düşmanımız için bile olması gerekiyor. Bu dosyaların yapılan yargılamaların tekrardan başa alınıp heyet tarafından incelenmesi gerekir. Ben bunun adil olacağına inanıyorum ve bir kişinin bile haksız yere cezaevinde yattığı zaman bütün her şey tekrardan başa alınmalı diye düşünüyorum. Ben bunun adının af olmaması yani af deyince gerçekten mağdur olan insanların içinde bir sıkıntı meydana geliyor. Onları da saygıyla karşılıyorum ancak Fethullahçı Terör Örgütünün hakimleri ve savcıları tarafından ceza verilmiş, onlara mensup emniyetçiler tarafından hazırlanmış dosyalar eğer ki bir heyet tarafından veya hakimler savcılar tarafından gözden geçirilirse adaletin yerine ulaşmış olacağına inanmıyorum. Bu anlamda bu bölümünü destekliyorum, bu anlattığım şekilde; fakat farklı şekilde herhangi bir uyuşturucu, tecavüz, o, bu, şu, o anlamda kesinlikle herhangi bir şekilde desteğim söz konusu değildir.
Soru: Ama şunun altını çiziyorsunuz… "Aramızda soğukluk bile olsa bu konudan yararlanması…" Çünkü, şartlarını gerektiriyorsa eğer tekrar gözden geçirilmesi ve serbest bırakılması gerekiyorsa serbest bırakılmalıdır mı diyorsunuz?
Cevap: Ufuk Bey aramızda soğukluk olanlar arkadaşlar var. Yaşça büyük küçük olanlar var. Ama şu ama bu sebeple… Aramızda neredeyse düşmanlık boyutuna gelmiş soğukluklar var… Fakat; şunu söylemek istiyorum! Adalet her şeyden önemlidir. Düşmanımız için bile olsa adalet yerine getirilmelidir. Bunu anlatmaya istiyorum.
Soru: Sedat Bey, Sayın Cumhurbaşkanını çok destekliyorsunuz. Neden destekliyorsunuz? Öncelikle yani Sayın Cumhurbaşkanını onun seçmeni olduğunuz için mi destekliyorsunuz? Onu çok sevdiğiniz için mi destekliyorsunuz? Ve tabii ki en önemlisi bizim en çok merak ettiğimiz konu şu… Siz, Sayın Cumhurbaşkanını bu kadar destekliyorsunuz ama o sizi maddi manevi yönden desteklediği için mi destekliyorsunuz? Mesela; Ergenekon davalarından o sizi desteklediği için mi tahliye oldunuz?
Cevap: Ufuk Bey öncelikle size şunu söylemek istiyorum. Bu soruya tüm samimiyetle cevap verdiğimi söylemek istiyorum. Şu an dinleyen kaç arkadaşımız varsa onların da samimiyetle inanmasını isterim. Ben Sayın Cumhurbaşkanımıza destek vermiyorum. Ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ve şanlı Türk milletine destek veriyorum. Cezaevinden çıktığımda aynı gün Rize mitingi yaparken bir sene sonrasında yine aynı şeyi söyledim. Recep Tayyip Erdoğan'ın kaderi ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kaderi birlikte devam etmektedir. “Recep Tayyip Erdoğan'a diz çöktürürlerse Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne diz çöktürecekler” dedim. O sebeple Tayyip Erdoğan'ı seversiniz sevmezsiniz hatta nefret edersiniz hiç önemli değil. Ancak onu korumak ile de tek mükellefsiniz. Eğer kendinizi yurtsever olarak tanımlıyorsanız, eğer kendinizi vatansever olarak tanımlıyorsanız her ne olursa olsun Sayın Cumhurbaşkanını muhafaza etmek korumak zorundasınız. Çünkü, bizler lider eksenli topluluklarız. Bize uyan liderle buluştuğumuz zaman dünya tarihine Türk milleti her dönem korkunç güzellikte hikayeler eklemiştir. Anadolu'da kurulan Türk devletlerinden örnek vermek gerekirse Osmanlı İmparatorluğu, Yavuz Sultan Selim Han hazretleri sekiz buçuk sene içerisinde İmparatorluğun topraklarını iki buçuk katına kadar çıkarmıştır. 48 yaşında vefat etmiştir. Bizler birey eksenli topluluklarız. Dokusu bizimle uyuşan yani bizim gibi hisseden bizim gibi düşünen bizim gibi yemek yiyen bizimle aynı hissiyatı paylaşan liderlerle buluştuğumuz zaman dünya dengelerini o kadar kısa sürede oynatmışız. Eskiler buna hiç kimse akıl erdiremiyor. Ben şu an öyle bir dönem olduğunu düşünüyorum. Tayyip Erdoğan’ı, ömür boyu herkes sevmek zorunda değil. 34000 kilometre menzilli nükleer başlığa sahip füzeleri kendimiz üretir hale geldiğimiz zaman, en az 34 trilyon dolar milli hasılaya sahip olduğumuz zaman savaş uçaklarını gemileri kendimiz yapmaya başladığımız zaman ve bunun gibi bize kimsenin zarar veremeyeceği etkenleri oluşturduğumuzda Tayyip Erdoğan'ı sevmiyorsanız gene sevmeyin… Bu çok önemli değil! Hatta nefret ediyorsanız “nefret ettim” deyin ve nefret etmeye devam edin. Bu da çok önemli değil. Bizler normal, gerçekten seven oy veren insanlar olarak bizler sevmeye devam ederiz. Fakat şu an ve önümüzdeki yedi sekiz sene bu millet için kader noktasıdır. Fetullahçı Terör Örgütünün, PKK'nın PYD’nin dünyadaki en tehlikeli istihbarat birimlerinin ekonomik dünyadaki büyük çetelerin ve onların Türkiye'deki uzantılarının yapmak istedikleri saldırılara verilebilecek en büyük mücadelenin cevabının bu olduğuna ve olacağına inanıyorum. Yani, ben tesbihin imamesi olarak Sayın Cumhurbaşkanımızı görüyorum. İmame dağılırsa tesbih bir daha bir araya getirilemez.
Bir de hep şunu söylüyorlar… “Sayın Cumhurbaşkanımız beni tahliye ettirmiş.” Ben Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla tüm Ergenekon sanıkları ile beraber tahliye oldum. Yani mahkeme şunu mu söyleyecekti… “Sedat Peker hariç tüm Ergenekon sanıkları çıkacak.” Böyle bir saçmalık olamaz ve bu maalesef o kadar üzüntü verici bir şey ki… İlk söyleyene bakarsanız bunu Emre Uslu’nun, Fethullahçı Terör Örgütünün en aşağılık tetikçilerinin söylemiş oldukları… Bu ülkede sözde sosyal demokrat geçinen bazı insanların sahip çıkıp bu hikayenin peşinden gitmesi ve maalesef kendini milliyetçi olarak adlandıran kurda benzeyen bozkurt olduğunu söyleyen ama aslında kurtluk ile hiçbir ilgisi olmayanlar… Sözde milliyetçilerin bu sözün peşine takılarak devam etmiş olmaları da benim ayıbım değil. Onların ayıbıdır diye düşünüyorum.
Soru: Tabii… Şimdi, acaba siz Sayın Cumhurbaşkanını devlet ve davasından dolayı desteklediğinizi söylediniz ama acaba yarın öbür gün bir değişiklik olsa muhalefet iktidara gelirse onu da o şekilde destekler misiniz? Burasını da öğrenmek istiyoruz aslında…? Bir de memlekette muhalefet var. Neden Cumhuriyet Halk Partisi değil? Neden onu desteklemiyorsunuz? Muhalefet partisinin politikasını nasıl görüyorsunuz? Size göre muhalefet yetersiz mi kalıyor?
Cevap: Ben AK Parti'nin Milliyetçi Hareket Partisi'nin tam anlamıyla milli ve yerli partiler olduklarına inanıyorum bunu düşünüyorum. Bu partilere verilen oyun gelecekte hiçbir zaman o insan için utanç olmayacağını düşünüyorum. Cumhuriyet Halk Partisi benim için şu anlamda önemli… Bizim ailemizdeki tek solcu babamdı. Bir de ciddi solcuydu. Bilinçli bir solcuydu. Ben mesela, solcu kesime hakim olmamın sebebi çocukken hep sol kitapları okuyarak büyümüş olmamdan kaynaklanıyor. Ben kendimi hiçbir zaman sağcı olarak da nitelemedim.  Ben devletini seven milletini seven herkesi severim. “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” kitabının okuduğunuz zaman ben Franco'nun askerleriyle hiçbir zaman kendimi aynı hissiyat içerisinde hissetmedim. Ben oradaki devrimcileri kendime daha yakın gördüm. Şimdi bunu şundan dolayı söylüyorum. Eğer kendimi sağcı tanımlar Sam Franco ile aynı düzlükte anılmam bu mümkün değil ama aynı şekilde sol içinde söyleyeceğim şeyler var. Bunu şunun için söylüyorum…  Gerçek sosyal demokrasiyi savunan yazarlar var. Çok değerli insanlar var. Onların yazılarını da çok keyifli her gün okuyorum ama Cumhuriyet Halk Partisi'nin son zamanlarda özellikle mesela cezaevine giren milletvekilleri var. Eren Bey diyor ki;  “FETÖ ile ilgili MİT tırları dosyasını bana Bülent Tezcan verdi” diyor. CHP'nin genel başkan yardımcısı yani… Bunu söyleyen kendi milletvekilleri. O zaman insanın kafasında birçok soru işareti oluyor. Diğer taraftan HDP ile ilgili zaten bir şey söylemeye gerek yok. Bu coğrafyadaki Müslümanların, Türklerin ve Kürtlerin… Bütün herkesin Karadeniz'de de Karadenizlilerin kanını akıtan insanların sivil uzantısı olarak piyasaya çıkmış olan  Hdplilerin fuludan öte kapkara olduklarına inanıyorum.
Yüce Allah'ın adaletinin hem bu dünyada hem de hak dünyada onlarla birlikte olduğuna hiç şüphem yok. Şükürler olsun ki bunu görebiliyorum. İsim vermek istemiyorum ama bazı yazarlar var. Muhalif gazetelerde yazıyor... Mesela Sözcü'de yazanlar var. Baktığınız zaman fikirlerinin bazılarına katılmasanız da her gün onun yazısını okuma ile kendinizi sorumlu hissediyorsunuz. İsim vereyim Soner Bey’in mesela… Yazılarını okumak, aynı şekilde bazı noktalarda aynı şeyleri düşünmeseniz bile diyorsunuz ki; “Bu yazı okunmalı. Bu yazının bir karşılığı” var diyorsunuz. Bu düşüncede olan insanlar eğer bir gün Cumhuriyet Halk Partisi'nin başında olurlarsa Ben Türkiye'de çok ciddi ve kaliteli bir solun yurt severliği savunan bir solun olacağına inanıyorum. Bu anlamda iktidar partilerinin de bu kadar rahat olmayacağını düşünüyorum. Çünkü çok ciddi bilinçli ve kaliteli bir sol muhalefet olursa diğer tarafında bir dakika bile boş durmadan bu ülkenin menfaatleri için çalışacağına inanıyorum.

Önceki Haber 
Sonraki Haber

Yorumlar

Yorum Yapın