“Bu Toprağın Yüreği Ne Diyor”
Elimde Üstad Sezai Karakoç’un 1963-1964 tarihleri arasında Yeni İstanbul Gazete’sinde “Farklar “ başlığı altında çıkan günlük yazılarının olduğu bir kitap var.
İlk yazının başlığı Anadolu’yu Dinlemek…
Üstad “Anadolu’yu dinlemek tabiatüstüne çıkmaktır “ dedikten sonra çok dikkatimi çeken bir öngörüde bulunuyor…
Diyor ki;
“Anadolu’nun ta derinlerinde çözülmez bir şifre ile titreyen ses dalgalarını teype almak ve bunu dünya pazarlarına sürmek: Anadolu’yu dinlemek budur. Bu morsu anlayan ve bu şifreyi çözen, İşte dünya kahramanı…
“Derinlerde yeni bir Anadolu oluşuyor. Tarihin üst planlarına çıkması yakın yepyeni bir Anadolu”
………………………………………………………………………………………………………………………………………………….
Ve bütün bu seslerden, yer altı Anadolu’sunda , şuur altı Anadolu’sunda , ced kalıntıları ile torun çığlıklarından, ağaç hışırtılarından, bir temmuz öğlesinden, bir Van sabahından, bir Diyarbakır kuşluğundan, bir Malatya öğlesinden,bir Maraş,Kayseri ve Konya ikindisinden, bir İstanbul akşamından ve bir Edirne gecesinden bir ülkü örülüyor…”
Ve o bu köşe yazınsın sonunda muhteşem bir öneride bulunuyor:
“Kulağınızı Anadolu’nun toprağına dayayalım, bakalım bu toprağın yüreği ne diyor?”
Üstadın bu kitaptaki ikinci yazısının başlığı “Milli Mesaj”…
Çok ilginç….
Bu yazısında bir psikolji kuralından bahsediyor. “Dışı ile savaşmayan, içiyle savaşır” …. De Gaulle, Fransa’yı “ Avrupa Birliği” mesaji ile dışa çevirdi ve onu yeniden büyük devlet yaptı...
Ve bir iddia atıyor ortaya:
“Tazminattan sonra mesajsızız” diyor 1964 yılında.
Sezai Karakoç yazının sonuna muhteşem bir cümle ile nokta koyuyor:
“Her şeyden önce, sağlam temeller üzerinde oturtulmuş milli bir mesaja, yani milli bir umuda muhtacız, Çünkü: umutsuz yaşanmaz….”
Üstadın Üçüncü yazısı “Üç Türkiye”dir…
Ve o yazının sonunda “o halde, gerçek aydına düşen ilk iş, bu kül ve iğreti cila Türkiye’sini aşıp, gerçek Türkiye mağmasına ve ağır madenler Türkiye’sine ulaşmak ve ikinci iş, nobülöz halindeki, tohum halindeki, çekirdek halindeki Türkiyeden hayalimizdeki en güzel örneğe göre, yüzündeki nur, bakıştaki peklik, elin uzanışındaki soyluluk olan mermerdeki Türkiyeyi biçimlendirmek ve yontmaktır. Modern çağın ortasına, Büyük Türkiye abidesini oturtmaktır…”
Yıl 2016…
FETO çetesi etrafında kümeleşen polit büro nerden ürktü?
15 Temmuz darbesi acaba bu işaretler yüzünden mi yapıldı?
Büyük Üstadın muhteşem iki mısrası ile bitireyim yazımı:
“Sakin kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar bos göklerden gelen bir karar vardır”
Sevgi ve saygılarımla…
Yorum Yapın