Çaykur Rizespor, ilk yarının son haftasında Trabzonspor deplasmanında aldığı farklı mağlubiyetle tamamlayarak bu sezon taraftarına çektirdiği işkenceye şimdilik kısa bir mola verdi.
Yeşil – mavili takımın başarılı teknik kadrosu ve futbolcuları! İlk yarı boyunca gösterdikleri yüksek performanstan dolayı kaybettikleri enerjiyi maçtan hemen sonra uçup, gittikleri tatil yörelerinde geri alacakları tahmin ediliyor!..
Evet Beyler şimdi hesap zamanı..
Bu takımın bu yerde olmasının tek sorumlusu elbette ne teknik kadro nede yetenek fukarası altında top koşturan futbolcular ana sorumludur. Bu takım ele, güne, komşuya rezil olmuşsa, Rizelilerle kafa bulup ;” Taş gibi takım yapacağız, sızıntı yok, gelsun mi?, bunların çoğu köpük, ..” diyen başta Yardımcı olmak üzere, görevi ondan devir alan Hasan Kartal ve her daim Rizespor’u basamak olarak kullanan ve işlerine kartvizit olarak Rizespor ekleyen futbolcun f sinden anlamayan futbol cahili yönetimin eseridir. Yazık değil mi? Sayın Cumhurbaşkanı memleketinin takımı başarılı olsun diye bir dediğinizi iki etmedi, tüm muslukları size açtı, tek yapmanız gereken çıtası her yıl artan süper ligde kaliteli oyuncuları transfer etmeniz ama siz ne yaptınız? Toplanan “salma”lar elin kazmalarına verdiniz. Düşün bir kere iki sezon önce Kasımpaşa kadrosuna giremeyen, maçı olmayan Abdullah Durak senin orta sahanda görev yapıyor. Kısaca Abdullah Durak, bu işleri bırak!... Altyapı da torpil olmayacak dediniz, torpilin babasını yapmaya devam ediyorsunuz, diğer çocukların hakkını yemeye devam ediyorsunuz, ondan sonra altyapıdan oyuncu çıkmıyor. Bak, gördünüz mü dünkü maçta Trabzon’un organik gençlerini? Tek başlarına maçı kopardılar. Orada torpil yok çünkü. Burada ise babası, yakını tanıdıksa, ensesi kalınsa oğlu veya yeğeni bir imza ile bir yerlere taşınıyor. O yetenekli ama garip gençlerin önü kesiliyor, bu çocukların ahı bile size yeter. Diğer taraftan Rizespor’un geleceğini karartıyorsunuz. Yeteneksiz ama torpilliyi bir yere taşıyorsunuz, yetenekli ama torpili olmayanın önünü keserek Rizespor ‘dan bir Abdülkadir, bir Yusuf, bir Hüseyin bir kaleci Uğurcan çıkmasına izin vermiyorsunuz, dolayısıyla Rizespor’a zarar veriyorsunuz.
Böyle transfer politikası olmaz diyoruz, aylardır haykırıyoruz, bu işte vebal var diyoruz. Bu işin baş sorumlusu transferde tecrübesizce davranan Başkan, yönetim ve izleme komitesidir. Evet, şimdi hesap beyler. Başkan Sayın Kartal, çocukluğunda yoksulluğu yaşayan birisi. Geldiği noktada dipten zirveye tırnakları ile kazıyarak gelen özü, sözü bir iş adamı. Şimdi takımı da aylardır dipte. Bulunduğu yerden daha aşağısı yok. Bu takım aylardır bir baş kaldırır diyoruz ama yok. Dolayısıyla köklü bir değişim şart. İkinci devre Başkan’ın önünde iki yol var. Birisi geçen sezon Karabük modeli. Takımı gelecek adına dağıtacaksın ve minimum borçla bir alt lig için hazırlık yapacaksın. Diğeri ise yine geçen sezondan bir örnek Konyaspor. Parayı basacaksın, kaliteli transfer yapacaksın, elinde ki çöpleri göndereceksin, kapanmayacak bir puan farkı yok, yeter ki doğru kişilere aklını teslim et.
Dünkü maçta en çok Rizespor taraftarına üzüldüm. Bu taraftar iki yıldır bu maçı bekledi. Tansiyonu yüksek olan maçta Sayın İçişleri Bakanı Trabzonlu Soylu’nun emri ile kapılar Rizespor taraftarlarına açıldı. Bir galibiyet onlar için büyük mutluluk olacaktı ama sahada yer alan futbolcular her zaman ki gibi dağınık ve organize değildiler. Okan hoca, sağ bek Orhan’ı çıkartıp, Robin’i oyuna almakla ne yapmak istedi onuna anlamadım...
Son cümlem taraftara gitsin..
Komşu gözünün yaşına bakmadı ve haklı bir farklı galibiyet aldı. Senin takımın fark yemiş ve o takımı maç sonu tribünlere çağırıyorsunuz, alkışlıyorsunuz.. İki sezon beklendiğin maçta sefilleri oynayanları ayakta alkışlıyorsunuz. Sana bu durumu yaşatanlar en başta yazdım, manitası ile şimdileri tatil yörelerinde enerji depoluyorlar, üst düzey paralar altında lüks yaşama devam ediyorlar. Ya sizler? Bunca acı altında, okul harçlıklarından keserek maddi fedakarlık yaparak bu topçuları birde maç sonu alkışlıyorsunuz. Aynı olay Trabzon’un başında olsaydı, bordo – mavili taraftarlar o topçuları önce tribüne çağırırlardı, sonra da sek tir çekerdiler!.. İşte arada ki fark bu, bu şehir maalesef futbol şehri değil…
Yorum Yapın