Hikmet Karaman, yerel ulemaların tam tersine takımın iyi işler yaptığına inanıyor ama, gerçek şu ki bu takımın Kweuke’nin yokluğunda işi çok zor.
Hocaya bir kez daha soralım? Bu takım için nasıl olumlu şeyler yazalım?
Bizim takımın savunma güvenliği ana unsur olması gerekiyor. Peş peşe yenilen penaltı golleri, geçen hafta yan toplardan yenilen kafa golleri, sağ ve sol beklerin delik deşik olduğu, Kamerunlu kalecinin belim tutulur diye bir kez yere yatmadığı bir takımın savunma güvenliği nasıl olur, Hocam?
Gelelim göbeğimize.. Orta sahada Koray ve Robin ikilisi kontenjandan mı her maç oynuyor. Çok mu rakibi ısırıyorlar? Veya aldıkları topu çok mu iyi kullanıyorlar? Arada bir dinlendir hocam, formanın bu kadar ucuz olmadığı hatırlat oyunculara hocam. Hadi çakma 10 numara Nika’dan vazgeçtik, geçmişi ışıltılı, Bundesliga tecrübesi olan Makiadi diye bir oyuncun var. Haftalardır yedek kulübesine demir attı. Bu tip oyunculara kötüde oynasa bir iki maç art arda forma vermek gerekmez mi hocam?
Sivas maçı sonrası haklı serzenişte bulunduğunuz Mehmet Akyüz’e Antalya maçında da forma verdiniz. Bu oyuncun sahada tek bir olumlu işi var mıydı? Demek oluyor ki, bazı futbolcuları siz bile kamuoyuna atıp, eleştirseniz bile forması garanti. Dolayısıyla forma bekleyen diğer oyuncularda diyor ki;” Biz ağzımızdan değil kuş, uzay mekiği tutsak, hoca bize güvenmiyor”
İleride görev yapan oyuncular için bir şey yazmayacağım. Al birini, vur ötekine. Şu bi gerçek ki, bu takım can çekişiyor ve Hikmet hoca’nın çok güvendiği isimler sahada eli belinde geziyor. Ayıp valla, neyiniz eksik ? Ligin ilk devresinde bu futbolular bu puanları toplamasa inanmayacağım. Ama şimdileri, aynı oyuncular inanmıyor, en kötüsü mücadele bile etmiyorlar.
Geçen hafta yoğun bakımda olan Sivas ekibini ayağa kaldırdık, yan tarafa servis odasına kaldırdık. Bu hafta yoğun bakımda yatan ve taburcu olan Antalyaspor’un teknik direktörüne sağlam raporu verdik. Bu gidişle kredi bitecek ve bu kez biz yoğun bakıma yatacağız. O Yatış sonrası ayağa bir daha kalkarmıyız, çok zor. ..
Tekrar Antalyaspor maçına dönecek olursam, son beş dakika hariç bizim takım futbol adına bir şey yapmadı. Oysaki ilk çeyrekte kornerden çok güzel kafa golü ile öne geçmesini bilmiştik. O gol sonrası Polonyalı ile yakalanan bir fırsat var ki, atsa fişi erkenden çekecektik. Sonrası İtandje efendi, lüzumsuz itiraz ve taraftarın gaza gelmesi ile çekildik kabuğumuza.
Orta sahada bir iki top yapamayan bir takım ve bir gereksiz penaltı atışı ile soyunma odasına 1 -1 beraberlikle içeri giriş. Maçta benim içimi acıdan en büyük olay ise açık ara şu oldu. Düşünün ikinci devreye siz başlıyorsunuz. Santrada ilk pas sonrası Ludovic topu gelişi güzel korner bayrağının yanından avuta gönderiyor. Ayıp ötesi bir şey. Hiçbir takım arkadaşı orada yok ve siz daha ilk saniyede topu gelişi güzel avuta atıyorsunuz. Ulan, bari kaleye gönderde, belki kalecinin ayağa kayar bir şey olur. Bu mu sizin futbol mantaliteniz?
AKVARYUMUN SUYU KİRLİ!
İşte böyle bir takımımız var. Ne yapalım yani, transferde akvaryumun suyu yıllarca kirlenmişse, o suyu Başkan değiştirmeyi düşünmemişse, akvaryumun içinde yaşayan o balıklar hallerinden memnunsa, akvaryumu bekleyen, o kirli suyu yemleyen bekçi halinden memnunsa, yine o akvaryumun içindeki balıkları her hafta izlemek için gelen taraftara artık “gına” gelmişse, o suyu kirlenen akvaryum içindeki o balıkları her hafta takip eden, olan biten gelişmeleri kamuoyu ile paylaşan ulemalar ne yapsın? Doğru bildiğini yazmaya mı devam etsin, yoksa yakıt türünü yağ ve mazot ’tan, Turbo Jet’e mi çevirsin!
Yorum Yapın