Cem Kuyumcu
“Rize’ye olan bağlılığım yaş aldıkça daha da artıyor. Ben memleketine aşık bir
insanım. Dünyanın neresine gidersem gideyim aklım ve kalbim hep Rize’de.
Rize’nin daha da yaşanabilir bir şehir olması için uğraşmalıyız. Turizm sektörü ya da çay
bir tarafa sanayi anlamında da Rize’de yatırımların yapılması gerekiyor. Bunu yapacak
çok güçlü isimlerin şehriyiz aslında. Çay Çöpünden Enerji Üretimi, Mangal Kömürü ve Sıvı
Gübre üretebilmek için oluşturduğumuz projenin hayata geçirilmesiyle hem Rize’ye hem
ülke ekonomisine uzun vadede kazanımların yolunu açtık. Amaç ticari bir kazanım değil,
Rize’nin ekonomisine katkı sunacak bir projeye hayat vermek gayesindeydim. Benim için
bir eserdir. Bu projeyi Rize Belediyesi bünyesinde ortaya çıkardık. Çayın atıl o larak görünen
çöplerinden büyük bir üretim kazancı sağladık. Çay çöpünden yapılan ilk üretimdir. Bunun
tüm geliri de Rize Belediyesine gelecek.”
Cem KUYUMCU
İş hayatına inşaat sektöründe başlayan ve
yurt içi ve yurt dışında birçok projede farklı görev
ve sorumlulukları yerine getiren Cem Kuyumcu, Su
Grup Enerji Limited Şirketi kurucu ortağı ve genel
müdürüdür. Yurt içi ve yurt dışında birçok ölçeklerde
İnşaat ve Enerji yatırımları yapım ve taahhüt
işlerini başarıyla tamamladı. Yenilenebilir enerji
alanında yurt içinde ve yurt dışında HES, GES, RES
ve Biokütle konularında yüzlerce megavat projeler
geliştirdi ve hayata geçirdi. Şirketin, 2008 yılından
bugüne Yönetim Kurulu Başkanlığını ve CEO’luğunu
yapmaktadır. Hali hazırda 6 ülkede, şirket ofisleri,
tesisleri, şantiyeleri, makineleri, müşavirlik, inşaat,
genel ticaret sektörlerinde faaliyet gösteren SEGE
GRUP Başkanı olarak görevini sürdürmektedir. Rize
çeşitli sivil toplum örgütlerinde aktif bir şekilde
faaliyet gösteren KUYUMCU, Çaykur Rize Spor
Derneği üyesi olup 90. Dönem Çaykur Rizespor
Yönetim Kurulu Üyeliğini yapmıştır. 8 Kasım 2022
tarihinden itibaren de Ankara Ticaret Odası Enerji
Sektörü Komitesinden aday olarak seçimleri
kazanmış ve Ankara Ticaret Odası Meclis Üyesi
olmuştur.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1976 yılında Rize’de doğdum.
İlkokulu Kurtuluş’ta ortaokul ve
liseyi Rize’de okudum. Yıldız Teknik
Üniversitesinde İnşaat Mühendisliği
okudum. Amerika’da Madisonville
Kolejinde Enerji Yönetimi bölümünü
bitirdim. Ayrıca burslu olarak Çankaya
Üniversitesinde İşletme Yüksek
Lisansımı yaptım. Üniversite yıllarına
kadar hep Rize’deydim. Ama Rize’den
hiç bağımı koparmadım.
İki kardeşiz. Çocukluğum Rize Merkez’de geçti. Çok güzel arkadaşlıklarım
oldu hala daha görüşürüm. Neredeyse
40-45 yıllık arkadaşlıklar… Kendimi
bildim bileli hayatımda olan dostlarımdır. Yaramaz bir çocuk değildim ama
arkadaşlarım arasında çok uyanıktım.
Mesela sokakta sakız satardık organizasyonu ben yapar arkadaşlara da
sattırırdım. Paraları da ben toplardım.
Sokaklarda da oynadık, çocukluğumuz sokaklarda geçti. Her Rizeli çocuk
gibi mandalina basmaya da gittik, kü-çük elektrik borularından tüf tüf dedikleri oyuncaklarda da oynadık her şeyi yaptık.
Çocukken anneme daha yakındım. Belli bir yaş aldıktan sonra sırdaşım babam oldu. Böyle
devam ediyor. Tanınmış bir doktorun oğlu olduğum için hiçbir zaman farklı bir yerde görmedim kendimi ve hiçbir zaman farklı da bakılmadı bana. Dolu dolu çok güzel arkadaşlıklar edinerek geçen yıllardı.
Ben hep inşaat mühendisi olacağımı hayal ettim. Baba mesleğini düşünmedim. Benim bir
duayenim örnek aldığım insan vardı. O da amcamdı. Hayalimde onun gibi olmak vardı. Üniversiteden sonra bakış açım değişmeye başladı ve enerjinin daha doğru bir alan olduğunu
gördüm ve o anlamda kendimi yönlendirdim.
İş hayatınız nasıl başladı?
“Babam doktordu ama hiçbir zaman beni kendi mesleğine yönlendirmedi. Bizim kendi tercihlerimize saygı duydu. Çocukluk hayallerimde ki inşaat mühendisi
olma fikrine hep bağlı kaldım ve bu yola girdim. Hayata her açıdan bakınca fikirlerinizde de bir dönüm noktası olabiliyor. İş hayatımda da başka projelere yönelmem
bundandır. Aslında çok para kazanayım diye değil ortaya bir proje çıkarıp onun
kazanımlarını görmenin hevesiyle en sevdiğim hayalim inşaat mühendisliğinden
enerji sektörüne geçiş yaptım.”
Üniversite bittikten sonra çalışmaya başladım. Arap Emirliklerinde 14 ay kaldım. Türkiye’nin en yüksek ikinci barajı olan Ermenek Barajında çalıştım. Bunlar hep amcamla birlikte
onun şirket bünyesinde olan işlerdi. Sonra kendi işimi yapmak istedim o sıra amcamda enerji
santrallerine yönelmişti. Onun yatırımlarına hazırlanıyordu. Ben de onun teknik ekibinde oldum. Orada işi öğrendik ve tecrübe kazandık. Amcam ve kuzenimle çalışarak yaptık. Sonra
da enerji sektöründe kendi işimi kurmaya karar verdim. İlk başlarda HES projeleri geliştirdim
ve Rize’de 2 buçuk megavat proje ile işe başladım. Kırıkkale’de de 3 megavatlık proje geliştirdim. Hem yapıp hem de yaptıktan sonra devrettim. Karadeniz’de HES yapımı zordur ama
burada devam etmeye başladık. Bununla ilgili işler gelmeye başlamıştı. Bu sadece HES’lerle
kalmadı. Güneş ve rüzgar santrali projelerinde Almanlarla çalışmaya başladım. Yurt dışında
birkaç fırsatlar olduğunu gördüm. Türkiye’de de enerji yatırımları azalmaya başlamıştı. Afrika’da da bayağı bir proje yaptık. Gürcistan’da yine enerji santralleri projesi geliştirdik ve onlar
hala devam ediyor.
Rize Belediyesiyle ortak projelerde yer aldık. İçme su hatlarına yeni projeler geliştirdik.
HES uygulaması yaptık. Su dağdan gelirken ciddi bir enerji kazanıyor ve bu enerji sonlanmadan elektrik üretimi sağlanmasını ortaya çıkaran bir projeyi hayata geçirdik. Hem Rize’de hem
Güneysu’da bunu yaptık. Bu projeyi yurt dışında da yapmaya çalışıyoruz şu an.
Çay çöpünden üretime nasıl bir geçiş yaptınız?
“Rize’de para kazanma gayesi olmadan bir eser gibi düşündüğüm projeyi hayata geçirdik. Çay çöpünden 50-55 yıldır hiçbir şey yapılmadığını biliyorduk. Neler olabilir diye düşündüm ve bir proje geliştirdim. Rize Belediyesi de çok büyük
destek oldu ve çay çöpünden elektrik üretimi, mangal kömürü ve gübre üretimini
yaptık. Çok başarılı oldu.”
Bu dünyada ilk defa yapıldı. Çay üzerin yapılan bir ilkti. Odunla yapılanı, sera artıklarıyla yapılanı vardı. Biz de çaydan nasıl yapabiliriz dedik ve onun analizini yaptık. Birkaç sene bunun
hazırlanması için uğraştım laboratuvar çalışmaları yaptık ve derken bu proje atıl olarak duran
çay çöpünü müthiş bir dönüşüme çevirdi. Önce elektrik üretimi için başlamıştık ondan sonra
bu ürünün daha da değerli olduğunu gördük ve üç ürün çıkacak şekilde projemiz geliştirdik.
Mangal kömürü, elektrik üretimi yerini buldu. Sıvı gübrenin de çok ses getireceğine inanıyoruz.
“Rize’nin başlıca geliri olan çayın artık yan gelirleri de üreticiden tüketiciye
ulaşacak. Hem ekonomik bir kazanç hem gelişim adına sürdürülebilir önemli bir
proje olarak Rize’ye katkı sağlayacak. Bu projenin hayata geçmesinin mutluluğunu yaşıyorum.”
Rize ekonomisine katkısı şimdiden çok iyi. İleriye dönük daha fazla ekonomik bir katkıya
dönüşeceğine inanıyoruz. Çay çöpü atıl bir üründü ve çöp olarak duruyordu. Bir kısmı gübre
olarak kullanıyordu ama verimi çok kötüydü ya da ikinci üçüncü sınıf çaylar yapılıyordu bu
da ekonomiye zarar veren bir durumdu. Türkiye’ye 80 bin ton mangal kömürü dışarıdan geliyordu. Şimdi biz bunun 4 bin tonunu biz kendimiz üretiyoruz ve bu az gibi görünse de önemli
bir paranın yurt dışına çıkmasını önüyor. Bir taraftan elektrik üretiyoruz. Bir taraftan mangal
kömürü üretiyoruz. Çay çöpünün geri dönüşüm sürecini bu anlamda çok iyi kanalize ettiğimize inanıyorum. Gübre fabrikasının kendi elektriğini, enerjisini üretmesi müthiş bir şey. Gübre
içinde laboratuar sonuçları beklediğimizin üzerinde geldi. Bunun piyasada ya da sahada uygulanmasında bir sıkıntı çıkmazsa çok iyi bir ürün olacak. Şeker pancarındaki bir çok tarımsal
hastalığa iyi geldiğini gördük ve bunu sağlarsak şeker pancarının kalitesi çok iyi derece de
artacak. Tarımsal ilaç ve gübre olarak dışa bağımlılığının azalacağını öngörüyoruz. Bu kazancın tamamı da Rize’ye gelecek çünkü Rize Belediyesinin bir ürünü olarak piyasaya sunulacak.
Yurt dışında yaptığınız yatırımlar hakkında neler söylemek istersiniz?
Afrika kapalı bir coğrafya aslında. Bizim ülkemiz insani değerler olarak da çok güzel bir ülke. Vicdani bir yapımız vardır.
Bunu dışarıda görmek zor. Afrika’da ticaret yapmak orada karşındakini yani sizi düşman olarak
görüyorlardı ve bu şekilde iş yapmaya çalışıyorduk. Ticarette yaptığınız işin parasını vermemek üzere
kuruluyor. Sıkıntılı bir süreçti ciddi
paralar kazanmadık. Çok zor ve sistemsiz ülkeler. Bizim şirketimizde
bu anlamda orada zarara girdi. Hatta o dönem devletimiz de devreye
girdi bana destek oldu, büyük işler
yaptık ve paramızı alabilmek için
ülkeye notalar çekildi ama yine de
almadık. Düzensiz ve kuralsız ülkelerde iş yapmak riskliydi. Bir deneyimdi sonuçta. Afrika’da
bir gün şantiyemizi maymunlar basmıştı. Rize’de büyümüş ve onun kültürünü almış biri olarak
Rizeli birine bu çok ilginç gelmişti tabii. Bu da bir anı olarak kaldı ben de… Genel olarak sıkıntılı
ülkelerde stresli işler yaptığımız olmuştu. Bunları yaşamadan göremiyorsunuz.
İş yaparken yurt içi yurt dışı birçok insanla görüşüp tanışıyorsunuz. Herkesin iş yapış şekli
var. Kültürler de bunu etkiliyor. Sizin de bunlara uyum sağlamanız gerekiyor. Sizin için hiçbir
anlamı olmayan bir davranış başkasına hakaret sayılabiliyor. Karşındaki insanı sadece para
kazanayım diye görmek değil ticaret yaptığın o insanın yaşadığı toplumu ve kültürel dini değerlerini tanımak çok değerli bir adımdır. Bu durum karşınızdaki insanın da hoşuna gidiyor.
Onların ülkeleriyle ilgili bir şey sorduğunuzda hoşnut oluyorlar. Ben bu konuda çok araştırma
yaparak öncesinde iş planlarımı gerçekleştiririm.
Babanızdan size sizden de çocuklarınıza kalacak en büyük miras nedir?
“Düzgün yapılan her işin arkasında aileden gördüğünüz öğrendiğiniz değerler
duruyor. Benim için de bu böyle olmuştur. Hiçbir zaman ailemizin ismini öne sürerek bir şeyler yapmadık. O zaman yeni bir şeyler üretme şansımız olmazdı. Ben
üretmeyi bir eser ortaya çıkarmayı çok seviyorum.”
Babam 50-55 yıldır Rize’de doktorluk yapıyor. Ben Rize’de bir şey yapmaya çalıştığımda
bile en ufak bir yanlışlık olmasın her şey düzgün hakkaniyetli olsun isterdi. Sait Kuyumcu’nun
oğlu iş yapıyor denilsin istemezdi. Kendi yolumuzda düzgün işler yapmamızı arzu ederdi.
Buna hep özen gösterdik. Bunu hiç bozmadım. Amcam da öyledir. Bütün yaptığı işler özel
işlerdir. İlk defa yapılan işlerdir. Bu ticari bir şey değil. Zaten beklediğiniz paraları kazanamıyorsunuz. İlk defa yapılan bir şeyin içinde olma duygusu paradan çok daha kıymetli. Biz bunu
gördük ben de bunu yapıyorum. İlk defa yapılan işleri seçmeye çalıyorum çok ticari olmasa
da güzelliği hazzı farklı oluyor. Üreten, hakkaniyet ve vicdan duygusuyla hareket eden bir aile
içinde büyüdüğümden bana kalan bu manevi değer yargısını hayatıma, projelerime, sosyal
çevreme yansıttığımı düşünüyorum.
Hayatınızda bir kırılma anı oldu mu?
Her dönemde oldu aslında. Kişiliğinizde buna
göre oluşuyor zaten. Çünkü bu tecrübe işidir ve
her yaşanan size bir öğreti oluyor seni pişiriyor ve
bir şeyler yapabilmeni sağlıyor. Kişiliğimi oluşturdu
bir kere. Bu kırılma anları da sizin hayatınızı ona göre
yönlendiriyor. Genel olarak yapmak istediğim işler
içindeyim hayallerimin peşini bırakmıyorum. Yapabilecek çok başka şeyler de vardır. Bu beni yeni
projeler için de heveslendiriyor. Her yaşanan olay
bir başka yere evrilmenizi sağlayabilir. Bunun da
adı tecrübe oluyor.
Hobileriz nelerdir?
Spor yapmayı çok seviyorum. Kitap okumayı ve
bilgisayarda program yazmayı çok seviyorum. İki
çocuğum var. Oğlum Sait Ege 15 yaşında ve kızım
Deniz 12 aylık. En büyük hevesim hayallim onlara
daha güzel hayat vermek. Hayatımın merkezindeler diyebilirim. Onlarla zaman geçirmek de benim
için çok özel ve değerli.
Rize’ye yatırım yapmak nasıl bir duygu?
“Rize aidiyeti çok başka bir duygu benim
için. İnsan memleketine aşık olur mu? Ben
oldum. Dünyanın neresinde olursam olayım Rize de benimle beraberdir. Böyle
olunca şehrinize neler yapabilirimi düşünüyorsunuz. Fikirler oluşuyor ve hayata
geçiyor. En basiti çöp olarak görünen çay saplarından Rize’mize bir üretim hamlesi kazandırdık. Rize’ye bu kadar hassasiyetle yaklaşınca orada neler üretebilirimi
sorguluyorsunuz ve ortaya kazanımları yüksek projeler çıkıyor.”
Ben Rize’de belki devamlı yaşamıyorum, yaşadığım yer Ankara ama Rize’den hiç kopmadım. Benim anne ve babam da orada olmasaydı yine orada evim olurdu. Bir ayağım hep
Rize’de. Araç plakam bile 53 tür. Şirkete aldığım araçlarımın plakaları dahi 53’tür. Memleketimi çok seven ve doğduğum topraklara çok bağlı biriyim. Ben oraya aidim. Buralarda bir sürü
şey yapıyoruz. Yurt içi yurt dışı büyük projeler hayata geçiriyoruz ama ben hala Rize’de yaşıyorum hissiyle yaşıyorum. Onu hiçbir zaman kopartmayacağım. Çocuklarıma da bu sevgiyi
aşılıyorum. Bundan dolayı Rize’nin gelişimine katkı sunacak projelerin hayata geçmesi için
elimden geleni yapmaya devam edeceğim.
“Rize’ye yerleşeceğim. İlla ki Rize diyorum. Başka bir şey diyemiyorum.”
Ankara Ticaret Odası seçim sürecinizi değerlendirir misiniz?
ATO’da daha önceki dönemlerden sevdiğimiz saydığımız ağabeylerimiz vardı hem yönetimde hem başkanlık seviyesinde… Onların yönlendirmesiyle ve isteğiyle olan bir şeydi.
Düşündüğüm bir şey değildi. Aday oldum ve ATO seçimlerinde Enerji Sektörü Meslek Komitesinden aday oldum seçildim ve enerji sektöründen ATO Meclis Üyesi oldum. Sektörde ciddi
tanıdıklarım vardı sevildiğimi de düşünüyordum. Sonuçta rakipte olmadan güzel ve başarılı
bir şekilde bu seçimden çıktığımı düşünüyorum. Bundan sonrada başarılı olacağımı düşünüyorum. Zaten enerji sektörünün içinden geliyorum. Elimden geleni yapıp enerji firmalarının
temsilcisi olarak burada devam edeceğim. Enerji sektörünün eksiklerini görerek onların haklarını savunarak bunlara çözümler arama konusunda üstüme düşen görevleri yapacağıma
inanıyorum. Sektöre hakim olunca neler yapılması gerektiğini biliyorum. Güzel olacağına inanıyorum.
Elinizde sihirli bir değnek olsa neyi değiştirmek isterdiniz?
Rize’de turizm çok iyi gidiyor ama sanayisinin de daha aktif olduğu bir Rize olmalı. Buna
daha çok önem verirdim. Fabrika ve atölyeleri Rize’de görmek isterdim. Rize’de enerji maliyetlerini minimuma indirdiğiniz zaman Rize’nin çok rantabl bir yer olacağına inanıyorum.
Gürcistan gibi bir kapımız var. Buralardaki ilişkileri daha da iyiye götürüp Rize’nin sanayide
gelişimler yaşanmasını sağlardım.
Çaykur Rizespor hakkında neler söylemek istersiniz?
“Rizespor benim aşkım. Ondan başka bir takımım yok.”
Trabzonluların ve Trabzonspor’un birbirine olan bağını kıskanmıyorum demek elde değil.
Kıskandığım tek şey bu bağlılıktır. Bu başarıyı getirmiştir. Bazıları mikro milliyetçilik der ama
öyle değil. Rize’de böyle bir şey yok maalesef. Ben bunu ATO seçimlerinde de yaşadım. Rizelilerin beni desteklemesini isterdim evet destekleyenler oldu ama biz bu konuda çok bir araya gelemiyoruz. Rize’de de şöyle bir şey var, ben Rize’nin maçına gitmem kızdım dargınım…
Niye dargınsın? Trabzon’un duyduğu aşkı bizim de kendi takımıza duymamız gerekirdi. Kendi
memleketinin takımına bozulma gibi bir şey olamaz. Rize’yi çok daha iyi yerlerde görmek isterim ben. Neden olmasın ilk beşte ilk üçte… şampiyonluk da Avrupa’da… Neden olmasın?
Benim hayalim bu. Çok kısa sürede Rizespor’da yöneticilik yaptım belki çok aklımdakileri gerçekleştiremedim ama bu görevi üstlenen ağabeylerimizin bunu yapması en büyük arzum. Rizespor’un düzenli bir gelirinin olması gerekiyor ve alt yapıya ciddi önem verilmesi alt yapının
düzeltilmesi olmazsa olmaz… Bir gün Çaykur Rizespor Başkanı olmak isterim
Genç girişimcilere ne önerirsiniz?
“Ben ilk işe başladığımda yurt dışına geldim ve amcamın şantiyesine gittim ve beni formenin altında şantiyede
işe başlattı. Kara kıştı. Orada da yıllarca kaldım ve bana
büyük bir iş tecrübesi sağladı. Sebat etmeyip vazgeçseydim hayatımda birçok şey eksik kalacaktı. İşi
en başından öğrenmek ve deneyimlemek yolun
başındaki bir genç için bulunmaz bir öğretidir.
Bunu görebilmek çok önemli. Her şeyin bir
temeli olduğunu unutmamak gerekiyor.”
Bizim dönemimizde belki sebat etme daha
öncekilere göre azdı ama yeni nesil de çok daha
da az. Sosyal medyanın bunu körüklediğini düşünüyorum. Gençler çabuk yoldan çok zengin
olacağını düşünüyorlar. Sebat edip ciddi riskler alıp bu işlerin yapıldığını çok geç görüyorlar ve çok ciddi sıkıntı çekiyorlar. Dolayısıyla
hayal kırıklıkları oluyor. Ama gençlerde o sabır
yok. Hemen iyi maaşlar, müdür olma hayalleri…
arabam olsun evim olsun hemen olsun rahat
yaşayayım.… bu yanlış bir bakış açıcı. Bunun
haricinde hayallerinin peşinde koşan gençler olmalı. Tecrübe kazanmak ağır bir maliyet.
Bunu görmeden ilerleyemezsin. İnsanların tecrübelerinden yararlanmalısın. Benim oğlumda da var bu.
Ben de elimden geldiğince anlatıyorum. Gençlerin hayallerinin peşinde koşması gerekir.
Oğlunuza meslek seçimi için tesir ediyor
musunuz?
Babam doktor ve ben amcamın yolunda gittim. Oğluma da çok tesir etmeden kendi yapabildikleri doğrultusunda kabiliyetine göre bir şeyler yapmasını isterim.
Zaten onun yeteneği daha sosyal ve sanatsal… Beni
gördüğü için de benimle birlikte bir şeyler yapmak
istiyor. Ama ben kesin çizgiler çizmiyorum. Daha 15
yaşında. Düşünceleri çok değişecektir. Ben sadece her
şeyi gösteriyorum anlatıyorum. Tercih onun.
RİZELİNİN BAŞARI ÖYKÜSÜ III
YAZARLAR: ALİHAN TELATAR & SELİM DENİZALP
Yorum Yapın