Razgraad’da yaşayanlar Rizeliler’den şanslı mı?

Her sezon aynı senaryo, ne olacak bu Rizespor’un hali? Çaykur Rizespor A.Ş yönetimi sekiz yıldır görev başında. Kulüp mali disiplin altında birçok Süper Lig takımından çok daha iyi yöneltiliyor fakat taraftar başarı bekliyor. Süper Lig’de dördüncü sezonuna giren Yeşil–Mavili ekip, bu sezon da lige iyi başlayamadı. Taraftarın çoğu erkenden enseyi kararttı, “Bu takımın kadrosu yetersiz, transfer döneminde gidenlerin yeri dolmadı, alınan futbolcular genç ve bu ligi kaldıramaz” serzenişleri yüksek sesle dile getiriliyor.

Taraftar haksız mı? Elbette sportif başarı beklemek, takımlarının güçlü olması, her sezon yaşanan sıkıntı, taraftarın haklılığını gösteriyor. Rizespor yönetiminin unutmaması gereken bir şey var. O da, mali disiplinin ayrılmaz parçasının sportif başarı olduğu. Ne kadar sportif başarı gelirse, saha sonuçları iyi giderse, mali disiplin de o kadar güçlü olur, gelir artar. Peki o zaman ne yapılması gerekiyor? Rizespor’un reçetesinde neler yazılması gerekiyor. Biz bu pencereden konuya bakalım. Hemen yanı başımızda Bulgar takımı Ludogorets Razgraad’ın bu işi nasıl başardığını kaleme alalım. Belki, yönetim “Aaa, yanı başımızdaki Bulgar köy takımı sekiz senede 3. Lig’den Bulgar 1. Ligi’ni domino etti, Şimdilerde Şampiyonlar Ligi’nde Real Madrid’i ayağına götürdü” diyerek, yol haritalarını değiştirme kararı alırlar hesabı.

Bulgaristan’da Türklerin yoğun olarak yaşadığı ve tarihte bir çok pehlivanların çıktığı küçük bir kasaba takımı Razgraad şehri. Geçimi tamamen orman ürünleri, başka bir şey yok o bölgede. Bizde ise Dünya markamız çayımız var. Köy takımının siyasi hiçbir gücü yok. Bizde ise memle ketinin arkasında duran Dünya lideri Recep Tayyip Erdoğan var. Rizespor’un aldığı sonuçlarla her hafta sonu dertlenen, son haftalarda kümede kalması ile derin bir “Oh” çeken Dünya lideri Erdoğan’ın baba ocağının takımı Çaykur Rizespor. İş dünyasına yön veren başta Rizespor A.Ş yönetimi olmak üzere ülkede bir çok üst düzey iş adamı Rizespor’un yanında.

Bugün kurumsal bazda üst düzey firmaların kapısını çalsan, “Ben Reis’in memleketi Rizespor için şu sponsorluğu sizden istiyorum” desen, kimse “Yok” diyemez, bu noktadayız. Ama gel gör ki; sekiz senede Rizespor’a kalıcı bir tek gelir bile yapılmadı, hayata geçmedi. En azından bir HES veya büyük şehirlerde devlet arazisi üzerinden, geliri Rizespor’a kalacak bir arazi Yeşil–Mavili kulübe kazandırılmadı. Bu alanda örnek gösterdiğimiz Bulgar takımının hiçbir şansı yok. Adamlar sadece orman, kereste işi ile kendi çaplarında çorba parasının peşindeler.

Şimdi bakın Rizespor A.Ş yönetimi ile aynı zamanda işe koyulan köy takımı Ludogorets Başkanı ve yöneticileri sekiz senede Şampiyonlar Ligi’nin değişmezi olurken, biz neden her sezon sancı çekiyoruz? Reçete açık. Bulgar takımı her sezon çıtayı bir ‘tık’ yukarı koyarken, bizde ise A.Ş yönetimi “Beş sezon bizden bir şey beklemeyin” diyor ve sözünü Mustafa Denizli’nin gelmesi ile beşinci sezonda tutuyor.

Başkan Kalkavan, Süper Lig’e adımını attığı maç sonu şu ifadeyi kullanıyor; “Mustafa Denizli yönetiminde Süper Lig’de çıtamız çok yüksek.” Tabi o çıta bir hafta sonra yerlere iniyor. Malum Denizli’nin transfer politikası A.Ş yönetimi ile örtüşmediğinden. Başkan Kalkavan bu kez ‘ayak-yorgan” muhasebesini bizim önümüze koyduğunda “Vardır bir bildiği” deyip, konuyu geçiştiriyoruz ama çok değil devre arasında takımın kötü gidişatı üzerine Mustafa Denizli’nin ön gördüğü rakamlara yakın bir transfer harcaması daha yapılıyor ve ilk sezon sancılar altında ligde tutunmayı başarıyoruz. Reçetenin ilk maddesi olan ‘çıtayı her sezon bir tık yukarı çekmek’, Bulgar temsilcisi için geçerli oluyor ve kasaba takımı durmadan yoluna devam etme başarısını bize gösteriyordu. Rizespor’dan çok daha düşük bütçeli köy ekibi her sezon çıta yükselterek bu işi nasıl yapıyor? Reçetenin ikinci maddesi bu olsun. Ekonomik, siyasi, iş dünyası desteği olmadan Bulgar takımını ‘hakir’ görürsek; işte o zaman yine kaybeden Rizespor ve onun gibi ‘at gözlüğü takıp’, kendilerini dev aynasında gören diğer kulüp başkanları ve yönetimler kaybetmeye mahkûmdur. “Nasıl yapıyorlar?” sorusu aslında çok basit. Çok geniş bir scout ağları var. Futbol topunun döndüğü, dünyayı tarıyorlar. Her ülkede birden fazla temsilcileri var. Onlara aylık cüzi bir maaş veriyorlar.

Scout’ta görevli o kişinin bulduğu oyuncu şayet yeterli görüldüğünde ve kadroya dahil olduğunda ise transferin yüzde 10’nu ona veriyorlar. Bulunan futbolcuların hepsi bakir, yani yıldız adayı. Gelecek vaat eden futbolcular. Bununla birlikte seçilen oyuncular; ülke ve kulüp şartlarına uygun, aidiyet duyguları gelişmiş, kendini kanıtlamak isteyen ve en önemlisi maddi anlamda takım içinde dengeleri sarsmayacak isimler. Rizespor’da ise durum ne? Bir kere bu sezon scout işine girildi yani çok geç kalındı. İkincisi hale, video üzerinden oyuncu bakılıyor.

Takıma oyuncu veren menajerler hep tanıdık. Alınan futbolcuların çoğu kendini kanıtlamak yerine paraya geliyorlar. Peşin parayı alan yatmaya başlıyor. Bu sezon kulüp önemli bir karar aldı, bunu da görmezden gelmeyelim. Üçte biri peşin, diğeri maç başı. Rizespor kulübü Rize’yi benimseyen, aidiyet duygusu yüksek bir oyuncu yakaladı. O da Kweuke. Diğer yapılan transferlerin birçoğu Rize’yi sıçrama yapma takımı değil de, ‘son bir vole’ vurma peşinde olan oyuncular. Buradan bireysel olarak tek tek isimleri yazmanın anlamı yok, bu isimler belli.

Rizespor yönetimi, örneğin Brezilya’dan oyuncu transfer yapmıyor. Hâlbuki G. Amerika pazarında arka planda kalmış, bir çok yetenekli oyuncular var. Dediğim gibi belirli menajerler etrafında yıllarca yapılan yanlış transferler, her sezon sıkıntı çekmeye yetiyor da, artıyor. Burada yönetim Amerika’yı yeniden keşfetmeyecek. Transferde bir çok ülkeye futbol gönüllüleri bulacak. Tıpkı yıllar önce İlhan Cavcav’ın yaptığı gibi. Cüzi bir maaş altında, ‘kazan, kazan’ taktiği ile sinekten yağ çıkartacaklar. Gelelim reçetenin son maddesine. Bulgar takımı sekiz senede altyapıda neleri yaptı! Şaka değil, tam sekiz saha yan yana muhteşem tesisler yaptı altyapısı için.

Genç futbolcular burada eğitim aldı. Ludo takımının şuan Şampiyonlar Ligi’nde kadrosunda tam beş oyuncu altyapıdan yetişen oyuncular. Rizespor’da ise altyapı (deyim yerindeyse) yerlerde. Yeni yeni filizlenmeye başlıyor. A.Ş yönetimi döneminde sekiz senede bir oyuncu A takımda düzenli forma giyemedi. Yani; hem hoca bazında, hem de futbolcu bazında bir adım ilerleyemedik. Altyapıya sadece vereceksiniz,  3 yıl, 5 yıl bir şey beklemeyeceksiniz.

Bizde her sezon değişen isimler, gelen, giden tesis yetersizliği altında A takıma çıkan ve takımda düzenli forma giyen sıfır futbolcu. Reçete belli. Bulgar takımı yukarıda saydığım üç madde de neleri yaptı? Biz (o kadar maddi, manevi güçlüyüz) neleri yaptık veya yapamadık? Sezon başı yazımda olduğu gibi, bu sezon da bizi sıkıntı bekliyor. Zaten son üç sezondur idmanlıyız. Genç bir takım kuruldu. İlk 6 hafta içinde alınan dört puan elbette yeterli değil. G.Saray ve Beşiktaş maçları dışında Karabük ve Kayserispor maçlarından en az iki puan almamız gerekiyordu. Bu takımın ilacı bu saatten sonra sabır. Eldeki mevcut kadro ile devre arasına kadar gideceğiz.

Hikmet hocanın kariyerinde bir takımı düşürdüğünü, yarı yolda bıraktığını ben bilmiyorum. Top Antalyaspor maçı ile birlikte Hikmet hocada. Hamur iyice yoğruldu, şimdi fırına sürme zamanı. Usta, kendisinin yoğurduğu hamuru fırında yakarsa hesabına katlanır. Ama dediğim gibi bu oyuncularla en azından devre arasına kadar gidilecek. Biraz daha sabır ve zaman bırakalım. Diğer yanda Rizespor yönetimi yukarıda yazdıklarımı iyi okusun ve gereken dersi komşu takımından çıkarsın. “Hiç mi o takımla benzer yanı yok?” derseniz, ben de “Var” derim size. Stat kapasitesi DİDİ ile aynı. Butik bir statları var, gelen takımları taraftarı ile boğuyor. Tek fark, Bulgar takımının taraftarı her maçta o stadı ful doldururken, bizde ise yarısından çoğu boş kalıyor...

YORUM & ANALİZ : SELİM DENİZALP


Sonraki Haber

Yorumlar

Yorum Yapın