Hüseyin Koç
“ALKAPEN şirketimizi 1985 yılında Rize’de kurduk. Faaliyetlerine inşaat sektörüne
yönelik alüminyum uygulamalarıyla başlayan firmamız, 1989 yılından itibaren
sektörün hızlı ve farklı gelişmelerini bünyesine katarak PVC profil işleme ve çift cam üretim
tesislerini hizmete açtı. 1993 yılında ise Ankara’da PVC profil üretim entegre tesislerini Türk
sanayisine kazandırarak sektörün öncü firmalarından birisi oldu. Alkapen şirketimiz 1985
yılından itibaren yurt içinde ve yurt dışında birçok konut, okul, hastane ve alışveriş merkezi
inşaatı projelerini başarıyla tamamlayan bir firma oldu. Hem Rize’mize hem ülkemize bu
anlamda katkı vermek bugünlere gelmek onur verici. Rize’nin yatırımcılara, iş insanlarına
cazip bir şehir olması için Rize’nin önde gelen dinamiklerinin bunun yolunu açması
gerekiyor. Rize’de çay olmazsa üretim adına ne yapılacak. İleriye dönük adımlar atılması
gerekiyor.”
Hüseyin KOÇ
Rize’nin alanında ilk sanayicilerinden biri olan
Hüseyin Koç, tüm yatırımlarının merkezini
Rize’de kurmuş bir iş insanı. Rize sevdalısı
Rize milliyetçisi.“Rize’de Şaban Ali Razıoğlu’nu
tebrik ediyorum. Rize’de istihdam yaratmaya
devam ediyor. Bunun gibi değerli insanları
bu şehirde tutmak lazım. Rize’yi atıl duruma
getirmemek lazım.” diyerek Rize’nin daha iyi
standartlara taşınmasını sanayi anlamında
ülkede hak ettiği yere gelmesini her platformda
dile getirmektedir. “ALKAPEN firması olarak
en büyük isteğimiz şimdiye kadar olduğu gibi
sürekli büyüyerek, ALKAPEN kalitesine olan
talebe cevap verebilmektir. Çok daha fazla
ihracat yaparak ülkemize daha fazla döviz
getirebilmektir. “ALKAPEN firması sağlık,
enerji, inşaat sektörü ve taşyünü üretiminde
bulunmakta bu alanlarda Türkiye ve Dünya
piyasasına da yer almaktadır.” diyerek
firmasının hizmet alanını yurt içi ve yurt dışı
yatırımlarla genişleten KOÇ, Rize’de ilkler
arasında yerini almıştır.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1963 yılında Trabzon Dernekpazarı’nda dünyaya geldim. İlk ve orta öğretimimden sonra liseyi Rize’de tamamladım. Trabzon’da İnşaat Mühendisliğini
kazandım ama yükseköğretimimi yarıda bıraktım ve ticarete atıldım. Ben ikinci çocuğum. Ağabeyim diş hekimi Ali
İhsan Koç, biraderlerim Ali Fuat Koç,
Mehmet Koç ve kız kardeşim Fatma
Koç olarak beş kardeşiz. Babam Ahmet
Koç Çaykur’da sağlık memuru olarak
çalışıyordu. Annem Hatice Koç ev hanımıdır. Çok haşarı ve hırçın bir çocuktum.
Yaramazdım. Babamın iş yoğunluğu nedeniyle de anneyle daha çok vakit geçirirdik ve haliyle anneme daha yakın bir
çocuktum.
Askerliğimin acemi birliğini 1983 yılında Ankara’da, usta birliğini de Aşkale’de tamamladım. Askerlikten sonra iş
hayatımla birlikte evlilik hayatımda başladı. Eşim Rizeli, mahalle komşumuzdu.
İki çocuğumuz var. Oğlum Ahmet banka-finans okudu. Kızımız Tuğba Endüstri Mühendisi. İkisi de evli. Beş torunum var.
“Çocukluğumdan beri şu mantık vardı ben de. Baba ekmeği yiyorsan siyaset
yapma hakkın yoktur. Öğrencinin siyaset
yapması çok yanlış geliyor bana. Ben
okul yıllarımda hiç yapmadım, siyasete
karışmadım. O yüzden herhangi bir sıkıntı da çekmedim. Çevremdeki gençlere de
bunu söylüyorum. Sağ sol işlerine karışmayın öncelik olarak eğitiminize ağırlık
verin.”
Gençliğim çocukluğum Alipaşa’da geçti.
Burası sahil şeridi olduğundan çocukluğumuz
çok güzel geçti. Rize’nin çok şirin bir mahallesiydi. O yılları özlüyorum.
Ticaret hayatınıza nasıl başladınız?
1985’te terhis oldum ve ilk iş yerimi açtım. Koç Alüminyum adında bir atölye açtık. 1989’da
da PİMAPEN bayiliğini aldım. 1990’lı yıllarda Ankara’da PVC sektöründe ilk sanayi kuruluşumuzu oluşturduk. Üç ortaklı bir firma açtık. Türkiye’de beşinci firma olmuştuk. PVC sektöründe. O sektörle beraber bugünlere geldik. 1985’ten beri de ticaret hayatı içindeyim. Bir tarafta
inşaat bir tarafta sanayicilik devam etti bugünlere geldik. Zaman içinde sağlık ve enerji sektörüne ve izolasyon işine de girdik. Bu şekilde ilerliyoruz. İleriye dönük turizm alanında da bazı
düşüncelerimiz var. İş hayatımı ve tecrübemi turizm sektöründe tamamlamak istiyorum. Otel
projem var.
“Şimdilik sağlık sektörü içindeyiz. Bakıyoruz insanların ihtiyacı var sağlık sorunları var. Üzülüyoruz o çaresizliğe. Geliyor tedavi olmak istiyor. Para yok. Derman
ararken bir de bunun stresiyle uğraşıyorlar. Sağlıkla ilgili de aile olarak geçmişte
bir sıkıntı yaşamıştık daha iyi anlayabiliyorum insanları. Pek çok insanın hizmete
ihtiyacı var ama ekonomik boyutu engel oluyor. Kamuda ilgilenecek bir hekim bulamıyor. Başka yerlere gidecek gücü yok. Tanıdığı yok. Bizlere soruyorlar. Bunları
görerek iş sektöründe neler yapabiliriz düşüncesini yaşıyoruz.”
Babanızdan size sizden de çocuklarınıza kalacak en büyük miras nedir?
“İlkelerine bağlı olmak, verdiğin sözleri tutmak hem ticaret hayatınızda hem de
sosyal hayatınızda vazgeçilmez değerler olmalı. Bu şekilde yaşadığınız müddetçe sizden sonraki kuşağa da paradan çok daha değerli bir miras bırakmış oluyorsunuz.”
Dürüstlük. Sözünde durmak, yalan söylememek verdiğin sözü yerine getirmek. Biz de
bunları çocuklara aşılamaya çalışıyoruz. Her şey para değil. Biz de böyle gördük. Ticarette
toplum da saygın olabilmek için verdiğiniz sözü yerine getirmeniz gerekiyor. Doğduğum büyüdüğüm topraklarda 400 haneli bir mahallenin 250 haneli bir ailesinin üyesiydim. Sülale olarak bizi takdir ederler. Koç’lar iyi insanlardır derler. Bizim için dürüstlük ilkeli olmak kul hakkı
yememek çok önemli değerler olmuştur.
Çocuklarınızın işinizi devam ettirmesini ister misiniz?
Biz 60 kuşağıyız. Çocuklarımız tabii yeni nesil. Daha farklı sektörler görerek büyüyorlar.
Mesela kızım endüstri mühendisi ama kendisi fotoğraf stüdyosuyla uğraşıyor. Evli, eşi de
inşaatçı. Biz ona iş konusunda baskı yapmadık. İhtiyacı yok ama kendi istediği tercih ettiği
mesleği yapıyor. Oğlum da yeni yeni bu işletmeye başladı. Oğluma seviyorsan devam et sevmiyorsan farklı işlerle uğraşabilirsin dedim. Biz de baskı yok, istediği işleri yapabilirler. Oğlum
için de öyle. Alt yapımız oluşmuş, tecrübemiz var. Artık takdir onun elinde.
Hayatınızda bir dönüm noktası oldu mu?
Son beş yıldır ekonomide yaşanan dengesizlik bizim de güç kaybetmemize neden oldu.
Ticari anlamda bir dönüm noktası yaşadık diyebilirim. Biz de bine yakın çalışan var. Yurt dışına
ihracat yapan bir firmayız. Şimdilik Gürcistan’dayız. Başka ülkeleri de düşünüyoruz. Rize’de
pek işimiz de yok aslında. Türkiye’nin muhtelif yerlerine de iş yapıyoruz. Ülkenin mevcut ekonomik durumuna göre biz de şirket olarak karar aldık ve yurt içinde iş yapmayı düşünmüyoruz
artık. Son beş sene ki sıkıntıdan açıkçası pek çok sanayici gibi biz de yara aldık. Buna siyaset
olarak bakmıyorum. Ben ticaret olarak değerlendiriyorum. Para kaybetme riskini ortadan kaldırmamız lazım ki süreci iyi yönetebilelim. Bu sadece mevcut iktidar için bir eleştiri olarak dü-
şünülmesin hangi parti iktidarı olursa olsun ekonomik istikrarsızlık bizim gibi firmaları etkilerdi.
Bu dengeyi sağlamak adına böyle bir karar aldık.
Hobileriniz nelerdir?
Yürümeyi arkadaşlarla muhabbet etmeyi ve gezmeyi çok servim. Sahil şeridinde büyümüş biri olarak denize girmek ve Rizeli olarak dağlara yayalara çıkmayı da çok severim. Her
fırsatımı bu anlamda değerlendiriyorum.
Dışarıda kazanıp Rize’ye
getiriyorsunuz. Hiç Rize’den
ayrılmayı düşündünüz mü?
“Eski Belediye Başkanı Halil
Bakırcı bir gün bana, ya Koç Türkiye’de bu kadar iş yapıyorsun
hepsini Rize’de mi yapıyorsun
tebrik ederim dedi. İnsanlara da
garip geliyor tabii. Ankara’dan bir
AK Parti bürokratıyla karşılaştık
o da tebrik ediyor. Bu koşullarda
Rize’de kalmak buradan Türkiye
ve yurt dışına ürün göndermek
şirket merkezini buradan yürütmek takdir topluyor.”
Bugünkü aklım olsa Rize’den yirmi
yıl önce çıkardım. Babam vefat edince
annemin burada yalnız kalmasına içim
el vermedi. Annem de burada kalın oğlum deyince buradan ayrılmadım. Annemize karşı olağan
üstü bir sevgi bağımız var. Ve annemin lafını dinleyerek kaldım.
Rize çok güzel bir yer ama bazı şeylerde yeterli değil. Rize’de bir sanayicinin olması çok
değerli aslında. Artık yaşımız geçti düzenimiz burada ve kaldık. Burada yeterli kalitede ekip
bulmak zor. İstanbul’dan hammadde geliyor burada işliyorsunuz. Ciddi anlamda bir maliyet.
Buradan Türkiye’ye ürün gönderiyorsunuz. Doğudan Batıya mal gönderiyoruz. Rize’de bir altyapı oluşturduk. Mesela İşimin %90’ı Trabzon’da ama buradayım. Enerji işimin de %90’ı Elazığ’da ama burdayım.
Geleceği turizmde görüyorum. Rize için özellikle. Trabzon’da benim yıllar önce aldığım bir
arazi vardı. Orayı göz hastanesi yapmayı düşünüyordum. Çok büyük ve kapsamlı bir göz hastanesi yapalım hayalim vardı. Lokasyon olarak da iyi bir yerde. Şimdi turizm patlamış durumda o anlamda bir çalışma yapıyoruz ve bu işe girişeceğiz. Rize’de de havalimanından sonra
bu yatırım da çok değerli. Rize’de ve bölgeyi etkileyen noktalarda bu anlamda yatırım yapmaya devam edeceğim. O yüzden buradan gitmeyi bu şartlar altında artık düşünmüyorum.
Genç girişimcilere nasıl bir tavsiye
verirsiniz?
Son yıllarda yapacağımız işin fizibilite çalışmasını
yapmaya başladık. Eskiden bunu yapmıyorduk. Çok
iyi analiz etmek gerekiyor. Bir kere korkmayacaklar.
Allah ne diyor, rızkın on da dokuzu ticarette diyor. Bu
memleket girişimcilerle büyüyor. Gerekirse çıraklık
yapacaklar ama cesaretini kaybetmeyecekler.
“Trabzon’da bir arkadaşım var. Onunla konuşuyoruz. Ben dedi ticareti bırakıyorum. Neden dedim. Uğraşmak istemiyorum. Tanjant
yolunda bir gayrimenkul var onu kiraya vereceğim dedi. Ya dedim sen daha 50-55 yaşlarındasın önemli bir değersin yıllardır tecrübe
edinmişsin. Senin gibi insanların bu memlekete ihtiyacı var. Bu iş böyle yürür. Bir tarafta
insanlar ekmek yiyecek bir tarafta devlete katkı
olacak. Öyle olması gerektiğini düşünüyorum.”
Şimdi Elazığ’a bakıyorum dağ taş toprak ama
insanlar sanayi oluşturmuş. Her evde çalışan var.
Anormal ihracatı var. Rize’ye bakınca çayı elden
çıkarırsan herkes gurbete çıkacak. Aslında buraya
bakınca lojistik olarak ve coğrafi konumu olarak bir
sürü bağlantısı olan bir vilayet. Gürcistan’dan Azerbaycan’a… Ticaret Odasının çok daha geniş kapsamlı çalışıp bölge olarak teşvikle ilgili 5-6. Bölge oluşturup, onunla burada yatırımcı sanayici
getirip üretim yapması lazım. Bizim bu anlamda geçmiş yıllarda çok talebimiz oldu ama gerçekleşmedi. Teşvikle ilgili Rize için çok ciddi haksızlık var. Bakınca burada bir üretim yapması
lazım. Şimdi Elazığ ya da Diyarbakır 6. Bölge seçilirken Rize 4. Bölge seçiliyor. Bu ciddi anlamda fark demektir. Devletin verdiği imkanlar çok farklı oluyor. O adamların sattığı fiyata burada
imalat yapamazsınız. Devletin imkanlarını kullanamadığınız için daha atıl durumda oluyorsunuz. Dolayısıyla buraya yatırımcılar soğuk bakıyor.
Elinizde sihirli bir değnek olsa ne yapmak isterdiniz?
Çok şey yapmak isterdim. Ticarette en büyük sıkıntımız tahsilat. Şimdi bununla ilgili bir
yasa çıktı ve buna çok tepkiliyim ve öfkeliyim. Pandemi döneminde devlet pandemi ile birlikte bir KDV çıkardı ve iş adamları ile tüccarın önünü açtı. SGK ve BAĞKUR borçları ötelendi.
Çok da iyi oldu. Bu anlamda müteşekkirim. Ama 2021 sonunda yeni bir yasa çıktı ve çek tutuklaması kaldırıldı. Benim alacağım tek koz da tutuklama. Ama onu elimden alıyor. O yasayı
değiştirirdim. Çek yasasını çıkarırdım. O düzensizliğini düzeltirdim. Sadece benim değil tüm
tüccarlarında sıkıntısı bu.
Rize için başka neler yapılmalı?
Bu bölgenin en büyük sıkıntısı artık demiryolu…
ANAP döneminde bir yol yapıldı. Sonrasında da pek
çok yatırım üst üste yapıldı. Ama bu bölgede bir demiryolu yapılması artık kaçınılmaz. Çok olumlu bir yatırım
olarak görüyorum. Lojistik ve taşımacılıkta müthiş bir
ağ olur. Zaten bu sadece Rize için değil tüm bölge için
önemli bir yatırım olacaktır. Tüm taşlar yerine oturmuş
olacak.
Çaykur Rizespor İçin neler söylemek
istersiniz?
Ben futbolla hiç iç içe olmadım. Bir gün futbolcu
Hasan Vezir’in babası rahmetli Mustafa Vezir ile maça
gittik. Bundan kırk sene önce… Orada çok anormal derecede Hasan’a küfür edildi ve çok soğudum. Bana bir
nefretlik geldi. Son yirmi senedir diyebilirim ki hiç maçlara gitmedim. Hoşlanmıyorum bundan dolayı. Son yıllarda artık kadınlarda maçlara gidiyor
görüyorum. Bu küfür işi daha azaldı ama yine de o soğukluğum geçmedi. Trabzon’la Rize’yi
de bu anlamda çok karşılaştırmamak lazım. Aynı dengede değiller ve doğru da değil. Trabzon
büyükşehir tabii. Her anlamda da cazip bir şehir oluyor. Rize’den bir adım önde. Bu da futbola yansıyor.
RİZELİNİN BAŞARI ÖYKÜSÜ III
YAZARLAR: ALİHAN TELATAR & SELİM DENİZALP
Yorum Yapın