Hasan Atılgan
“Başarılı olmak, yaşadığınız tecrübeleri hayata aktarma konusunda doğru karar
verip vermemenizle paralel ilerleyen bir durumdur. Çocukluğumdan beri
babamdan gördüğüm iş ahlakı ve disiplin ile büyüdüm. Babam bilgi ve deneyimlerinden
faydalanabildiğim en önemli değerimdir. Ben de bu değere hep sahip çıkarak yol aldım.”
“Ben işimi severek yapan biriyim. Çağı takip edebilen bir bakış açısıyla şirketimizi
geleceğe hazırlamaktayız. Yurt içi ve yurt dışı lokasyonlarıyla adından söz ettiren şirketimiz
çalışanlarıyla beraber büyük bir aile içinde varlığını devam ettirmektedir. Bu yapının içinde
olmaktan her zaman gurur duydum. Ülkemizin sanayi anlamında dışa açılan bir yüzü olan
ATILGAN Grup yenilikleri takip eden ve uygulayan bir şirket olarak da devam edecektir.”
Hasan ATILGAN
1969 yılında Ahmet Atılgan tarafından Rize’de yedek parça satışı ile ticarete başlayan
Atılgan Grup, 1986 yılında İstanbul Aksaray’da faaliyetlerine devam etmiştir. 1996
yılında Ford Yetkili Bayiliğini alan Atılgan Otomotiv, araç satış, servis, yedek parça
ve ikinci el satışı ile 10.000 m² lik 4S Plazasında hizmetlerine devam etmektedir.
İstanbul’da faaliyet gösteren plaza toplam 16.000 M² alanı olup, Ford bayileri arasında
Türkiye’deki en büyük plazadır. Toptan yedek parça pazarında tüm Türkiye genelinde
1.000’in üzerinde bayii ve müşterisi olan Atılgan Grup, yıllardır Ford orjinal yedek
parçada liderliğini sürdürmektedir. 2012 yılında Rize’de 2014 yılında ise İstanbul’da
Renault ve Dacia yetkili bayiliğini almış olup, bu marka araçların satış servis ve
yedek parça hizmetleri devam etmektedir. Yedek parça sektöründe ülkemizi temsil
eden Atılgan Grup, yurt dışında şubeleri bulunmakta ve yurt dışına ihracat yapmaktadır.
Ayrıca, Atılgan Grup bünyesinde İstanbul Tuzla Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyette
olan fabrikası ile ana sanayi ve yan sanayi için yedek parça üretimi yapmaktadır.
Atılgan Grup, dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmelere uyum sağlayarak Türkiye’de
değişimin öncüsü olmaya devam etmektedir. ATILGAN ailesinin bir ferdi olarak ikinci
kuşak temsilcisi olan Hasan Atılgan bu sektörde alanında üst sıralarda olmuş aile
şirketini bir marka değeri içinde geleceğe taşıyan hem Rize’nin hem de Türkiye’nin
önemli iş insanları arasında yerini almıştır.
“Mahmutpaşa’dan iş deneyimlerini alarak ticarete başlamış bir
babanın bilgi ve tecrübelerinden yararlanarak o disiplinle yetişmiş ve
başarılı bir iş insanı olmuş ismi, Hasan Atılgan.”
Sizi tanıyabilir miyiz?
1968 yılında Rize’nin Hayrat Mahallesinde doğdum. Babam Rize’nin esnaflarından Ahmet
Atılgan, Annem Hediye Atılgan. Yönetim Kurulu Başkanı olan en büyük ağabeyim Hüseyin
Atılgan, Rize’de yaşayan ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olan ağabeyim Ali Atılgan, en
küçükleri de benim. Rize de güzel bir çocukluk yaşadım. Bugünkü çocuklara göre daha şanslıydık çünkü sosyaldik. İnternet bağımlılığımız yoktu. Mahalle de büyüyen çocuklardık. Hayrat
Mahallesinde ilkokul üçüncü sınıfa kadar okuduktan sonra sırasıyla Kurtuluş İlkokulu, Zihni
Derin Ortaokulu ve Rize Lisesinden mezun oldum. Yurt dışında Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesinden mezun oldum.
“Aslında derslerin bir sosyal tarafı, bir de kişisel gelişim tarafı vardır. Okulda öğretilen dersler hayatta kullanacağınız için değil beyninizin gelişimi içindir aslında.
Ben özellikle genç nesillere şunu öneriyorum beyninizi zorlayın.”
Öğrencilik yılları çok heyecanlıydı. Bizim dönemlerde Kurtuluş İlkokulu Oxford gibiydi.
Orada almış olduğumuz disiplin ve eğitim çok önemliydi. Bu seviyeye gelmemizin asıl temel
taşları orasıydı. Çok değerli hocalarımız ve arkadaşlarımız vardı. Zihni Derin Ortaokuluna geçtiğimizde tam da 80 İhtilali dönemiydi. Eğitimde sıkıntılar olmuştu ama bizden önceki ağabeylerden daha şanslıydık. O büyük sıkıntılar yaşamadık. Okulda sportif faaliyetler olurdu
basketbol ve hentbol takımında oynardım. Matematiği seven bir öğrenciydim. Rakamlarla
oynamak ilgi alanımdı. Tarih de önemsediğim bir dersti. Onu da severdim.
1990 yılında deniz kuvvetlerinde askerliğimi yaptım. Ben askerliğin altı ay değil on sekiz
ay olması taraftarıyım. O yaşa kadar babanın ya da kardeşlerin koruması altındasınız. Orada
birey oluyorsunuz. Hiç kimsenin koruması olmadan kendi kararlarınızı kendiniz alıyorsunuz.
Yanlış kararlar verdiğinizde cezasını çekiyorsunuz. Orada hayatı öğrenmeye başlıyorsunuz.
Tekrar asker olsam tekrar bahriyeli olmak isterdim. Çok güzel bir askerlik yaşadım, çok şey
öğrendim.
Evliliğim askerden döndükten sonra başlayan bir serüvendi. Aileniz hemen evlenmenizi
ister. Ben de eşimle tanıştım. 1992 yılında Zehra Hanımla evlendim. Mutlu bir evliliğimiz var. İlk
evladım Nisanur Atılgan, Marmara Üniversitesinde İktisat İngilizce son sınıfta okuyor. Ondan
sonra Ahmet Gaffar ve Ahsennur Atılgan adında ikizlerimiz oldu. Oğlum, Maltepe Üniversitesinde Dış Ticaret ve Lojistik, kızım da Maltepe Üniversitesinde Psikoloji okuyor.
Yurt dışı hedefleriniz arasında mıydı?
Globalleşen dünyada yurt dışı pazarına açılmak Atılgan Grup hedefleri arasında her zaman önemini korumuştur.
Babanızdan size sizden de çocuklarınıza kalacak en büyük miras nedir?
“Mahmutpaşa mezunu olmak diye bir tabir vardır. Ticaretin beşiğidir orası. Babam orada yetişti. Bizi de o yetiştirdi. O ticaret kültürü çok başka bir şeydi. Öğretisi yüksek bir değere sahipti. Bu nedenle babamız başlı başına bir öğreticiydi.
Biz ticarete bu bilgi birikimiyle başladık ve gelecek nesile bırakacağımız en büyük
mirasımızdır.”
Babam gençliğinde İstanbul’daydı. Mahmutpaşa’da işportacılık yaparak ticarete başladı. Beş tane üniversite bitirmektense Mahmutpaşa mezunu olan bir insanın öğrencisi olmak
daha avantajlıdır. Karakter ve ahlak olarak o denli bilge bir insanın eğittiği çocuklardık. İnsanlarla olan iletişimde babam tabandan tavana kadar geçiş yapabilen bir insandı ve bizi bunları
görerek yetiştirdiği talebeleriyiz.
Hayatınızda bir kırılma noktası oldu mu?
“Atılgan Yedek Parça şirketimiz dönüm noktalarımızdan biri olmuştur. ATY Otomotiv, ATILGAN GRUP bünyesinde otomotiv eşdeğer ürün yedek parça dağıtımı
amacıyla 2000 yılında kurulmuştur. Kuruluş tarihinden itibaren otomotiv sektöründe faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu noktada bir markalaşmaya gittik ve sadece
yurt içi değil yurt dışında da faaliyet gösteren bir yola girmiş olduk. Dünyayı ve gelişmeleri takip etmek çok önemlidir. Biz de şirketimizi bu vizyon içinde geliştirmek
adına geleceğe taşıyoruz. ”
Biz sanayici iş insanıyız. İşin yükü sırtımızda rahmetli babamdan sonra İstanbul da başladı. Atılgan Grup’ta 16 şirket ve 1100 çalışandan oluşan bir gruba ulaştık. 2000’li yıllarda kendi
markamız olan ATY (Atılgan Toptan Yedekparça)’yi kurduk. Burada da dünyada markalaşmanın öneminin farkına varmış olduğumuz için kendi markamızı da ön plana çıkartmak istedik.
Türkiye’nin sayılı markalarından bir tanesine sahibiz. Diğer taraftan 2000’li yıllardan sonra
üretimin de çok önemli olduğunu düşünerek 2005 yılında Tuzlada otomotiv yedek parça
üreten bir fabrika kurduk. Yedek parçada üretimi ve ihracat da yapıyoruz. Ford yedek parçada 1985’ten beri Türkiye birincisiyiz. 2016 yılında bayiliğini almış olduğumuz Renault’da son
üç yıldır Türkiye birincisiyiz. Sektör olarak baktığımızda hali hazırda yöneticiliğini yapmakta
olduğum yedek parça ve sanayi kısmı için Avrupa’da bilinen, sayılan büyük firmalardan biri
olduğumuzu söyleyebilirim. Ayrıca ihracat ödülleri olan diğer bir şirketimiz SPM ile 45 ülkeye
ihracat yapıyoruz. Bu gelişmeler şirketimiz ve bizim içinde dönüm noktaları olmuştur.
Başarılı olmayı neye bağlıyorsunuz?
“Sevdiğiniz işi yaptığınızda, buna yetkinliklerinizi de eklediğinizde ve gelişip
değişen dünyanın gerisinde kalmadığınızda yol sizi başarıya götürür. Tüm bunları
bağlayan da disiplindir.”
Askerlikten bahsettik oradaki disiplin bana çok hafif gelmişti. Aileden almış olduğum disiplin daha ağırdı. 53 yaşındayım ve her gün 08.30 da işimin başında olurum. Gençlere şunu
tavsiye ediyorum öncelikle donanımlı olun ve sevdiğiniz işi yapın. Özellikle başarılı iş insanlarına baktığınızda işini ve günceli takip ettiğini görürsünüz. Şirketlerin de günün şartlarına göre
konumlama yapması ve piyasayı çok iyi takip etmesi gerekiyor.
İzmir’de sanayici iş adamlarıyla birlikte yemek yiyorduk ve bir yaşlı sanayici amcamızla
yan yana oturuyorduk. Türkiye’de belli dönemlerde yaşanan ekonomik çalkantılar için şunu
demişti:
-Evladım sana bir örnek vereyim, iki kişi yollarını kaybetmişler ormanda dolaşıyorlar. Yorgun bitkin oturmuşlar. Birden iri yarı bir aslanın kendilerine koştuğunu görüyorlar. Birisi toparlanmaya başlayıp kaçmak için hazırlanırken diğeri aslandan daha mı hızlı koşacaksın niye hazırlanıyorsun der. O da senden hızlı koşsam yeter diyerek cevap veriyor.
Burada aslan sistemdir. Sistem kendisini güncellemeyenleri yer. Siz ne kadar güçlü olursanız olun günün teknolojisine ayak uyduramazsanız aslana yem olursunuz.
“Sayın Rahmi Koç’un Çırağan Sarayında Ford bayilerini davet ettiği bir toplantıdaydık. Bize bir konuşma yapmıştı. Para kazanmak mı istiyorsunuz zengin olmak
mı istiyorsunuz? Burada olduğunuza göre evet bir şeyler kazanmışsınız demektir.
Ama zengin olmak istiyorsanız ya hiç kimsenin yapmadığı işi yapın, ya da yaptığınız işin en iyisini yapın. Herkesin yaptığının en iyisini en ucuza mal ettiğiniz de
sürdürebilirliği devam ettiriyorsunuz demişti.”
Paranız varsa en iyi şirketi satın alabilirsiniz, paranız varsa piyasayı satın alabilirsiniz, paranız varsa en iyi yöneticiyi alabilirsiniz. Paranız varsa enleri çoğaltabilirsiniz ama paranız varsa
tek bir şeyi satın alamazsınız o da tecrübe. Onu yaşamanız lazım.
Hobileriniz nelerdir?
En büyük hobim ailemle güzel zaman geçirmektir. Geri kalan boş zamanlarımda tarımla
uğraşmayı seviyorum. Yurt dışına gittiğimde hangi ülkeye gidersem orada organik tohumlar
almaya çalışıyorum. Yalova’da ufak bir bahçem var orada tohumlar ekiyorum. Ektiğim meyve
ağaçları var. İş adamları haftanın beş günü sadece beynini kullanıyor. Ama Allah ayette diyor
ki ben her şeyi denge üzerine yarattım. İnsan aslında yaşamı boyunca bir denge oturtması
lazım. Türkiye’de ki iş adamlarının çoğu iş koliktir. Sadece iş olmaz. Ben hafta da beş gün beynimi iki gün bedenimi kullanıyorum. Yüzmeyi ve seyahat etmeyi seviyorum yaklaşık kırk ülke
gezdim. Farklı ülkeleri ve kültürleri görmekten mutluluk duyuyorum.
Çocuklarınıza kendi işiniz için yönlendirme yapıyor musunuz?
“Bir ekonomi yazarının kitabında şöyle diyordu, ataların ve babalarının yöntemiyle şirket yönetmeye kalkanlar şirket tarihinin tozlu raflarında yerini alırlar. Tabii
bizim insanımızda özellikle Karadeniz’de en büyük sıkıntı yerimi kimse dolduramaz
mantığıdır. Ben başarılı bir iş insanı olabilirim ama benim çocuklarım benden daha
iyi yetişiyorlar, onlar daha başarılı olacaklardır. Çağın getirdiği yeniliklere hakim
olarak yetişiyorlar. Mesela Bayraktar grubu çok saygı duyduğum takdir ettiğim bir
oluşum içindeler. Dünyayı ve teknolojik yenilikleri yakalayabilmiş bir açılımla ilerliyorlar.”
Ben onlar gibi düşünebilirim ama onlar benim gibi düşünemezler. Ben onların yaşını yaşadım onlar benim yaşımı yaşamadılar. Ebeveynin görevi çocuklarının doğru kararı almasını
sağlamaktır. Büyük kızım ticarete yatkındı ve buna göre üniversitede bölümünü seçtik. Ben
çocuklara illa ki bu işi yapalım diye baskı uygulamam. Oğlum da aynı şekilde bu kararı aldı. Bizim yolumuzdan gitmeyi düşünüyorlar. Diğer kızım psikoloji okumak istedi ve saygı duyduk.
Rahmetli babam da bize aynısı yaptı ama bizde onun ticaret hayatına adapte olarak, isteyerek bu yola girdik. Siz ne kadar para kazanıyorsanız yaşam kaliteniz de o doğrultu da oluyor.
İş hayatınızla ilgili unutamadığınız bir anınız var mı?
“Rahmetli babam hep şunu derdi iki kişi varsa iki tane menfaat vardır. Birbirinin
menfaatini koruduğun müddetçe ticaret oluşur.”
Bir metalin kırılma kat sayı vardır onun ne zaman kırılacağını bilirsiniz ama insanın kırılma
kat sayısı yok onu bilemezsiniz. Bir çok milletten insanla karşılaşıyorsunuz. Önemli olan ortak
menfaate hizmet etmek. Ben sektörde yurt içinde ve yurt dışında müşterimin hem dedesiyle
hem babasıyla hem oğluyla çalıştım. Sonrasında benim çocuklarım çalışmaya devam edecek.
Biz müşterimizin menfaatini koruyoruz. Farklı kültürler gelenekler olabiliyor ama bu zenginliktir.
En temel hak yaşama hakkıdır. Benim Çin’de şirketim vardı çalışanım inançsızdı mesela.
Ukrayna’da ki çalışanlarım Hristiyan’dır. Ama benim için Türkiye’de ki çalışanımdan farkı yoktur. Çünkü şirketimizin amaçlarına hizmet etmektedirler. Savaştan dolayı Ukrayna’da ki süreci
durdurduk. Hatta savaştan dolayı onları aileleriyle buraya davet ettim hepsine gelin benim
ailemin bir ferdisiniz diyerek onları Rize’de ki otele davet ettim. Bu süreçler bitene kadar kapalı kalsakta çalışanlarımızın tüm ihtiyaçlarını desteklemeye devam ediyoruz. Bu insana karşı
olan sevgidir. Herkes birbirini sevmek zorun değil ama saygı duymak zorunda. Benim için o
olmuş bu olmuş önemli değil. Bu şirket bugün bu konumdaysa sadece kardeşlerin başarısı
değil, çalışanlarıyla bir bütünün yansımayız biz.
Edindiğiniz en önemli tecrübe ne oldu?
“Denizde bir fırtına var ve geminizi su almadan limanlara ulaştırmanız gerekiyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız da aynı misyonla hareket ettiğini görüyorum. Ülkeyi bu
fırtınalı atmosferde hiçbir şeye bulaştırmadan kararlar alıyor. Sağlam ve dik durduğunu görüyorum. Bir çok firma bize kurumsal olun şirketinizi Genel Müdür ile yönetin diyordu. Bunu diyenler 2020’nin başında artık sizi geminin başında istiyoruz demeye başladı. Şimdi fırtına var ve
kaptanın o tecrübelerine ihtiyaç var.
Fırtına olmayan deniz de kaptana da
ihtiyaç duyulmaz.”
Sektör gelişimine ticari olarak baktığınızda çok yakından takip etmek gerekiyor. Liderliğe oynuyorsanız öncü olmak
zorundasınız. İlk uygulayanlardan olmak
zorundasınız. Yedek parça sektöründe İstanbul, Ankara ve Adana depolarımız var.
Türkiye’nin neresinde olursa olsun yedek
parça siparişi geçtiğiniz zaman 24 saat
içinde temin ediyoruz. Pandemi dönemi dünyada sektörlerin değişim evresini
oluşturdu. İnsanlık tarihinde bir çağ açtı.
Hizmet ön plana çıktı, satın alma alışkanlıkları değişti. Çalışma şartları değişti. Bize
çok ütopya gelen alışkanlıklar hayatımızın
içinde artık. Dünya tek bir pazara döndü.
Bugüne kadar edindiğim tecrübe, işinizi
sevmek zorundasınız, işinizin başında olmak zorundasınız, sürekli şirketinizi güncellemek zorundasınız ve çalışanlarınızı
eğitmek zorundasınız. Bunları yapınca
başarı elde etmiş oluyorsunuz.
Elinizde sihirli bir değnek olsa
neyi değiştirmek isterdiniz?
Öyle bir şey olmayacak ama gönlümden geçeni söyleyecek olursam, ben
milliyetçi bir insanım. Özellikle Karadeniz
sonrasında Türkiye milliyetçisiyim. Ülkemin ve insanların daha refah içinde yaşaması için bunu kullanırdım.
Rize’ye dışarıdan
baktığınızda Rize’yi nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Sosyolojik olarak baktığınızda Rize
insanının eğitiminin birinci sırada olması
gerektiğini düşünüyorum. Rize de kalanlarla Rize’nin dışına çıkanlar
arasında çok büyük bir fark görüyorum. Rize’yi çok seviyorum.
Rize’nin dışındaki iş adamlarıyla
ve Rize’de ki iş adamlarıyla da
görüşüyorum. Büyük bir fark
olduğunu görüyorsunuz.
İşin bir de kentsel boyutu
var. Yeşil konusunda şanslıyız
ama Rize’de Belediye Başkanının şehir plancısı olması gerekir.
Şehrin şehir planına göre imar
edilmesi gerekirdi. Şehir olarak
bir ovada değiliz ve çok dar bir
alandayız. Şehir planlamacısıyla bunu yaparsak Rize’nin yaşam koşullarını daha iyi yapma
şansına erişiriz.
Bir başka hususta ekonomi… Ben Yalova’da Organize Sanayi bölgesi kurdum. Kurarken
de Yalova’da yeşil çevre projesi
vardı ve STK’ların hepsi bana
karşı çıkıyordu. Bir gün bu konuyla alakalı olarak Vali Hanımın da katıldığı bir kent konseyi toplantısında hep beraber bir araya geldik. Herkes önce istemezuk dediler. Ben de o toplantı da
söz aldım. Neden istemiyorsunuz dedim. Hava kirliliğinden bahsettiler. Bu halledilmeyecek
bir sorun değil dedim. Şu an Londra’da sanayi kuruluşları var ve siz Londra kadar çevreye
duyarlı mısın diye detaylandırarak bir açıklama yaptım. Bunu niye istiyoruz gelecek nesiller
için. Siz evladınızı çok sevdiğiniz iddia ediyorsunuz. Belli yaşa gelip evladı yanında olan var
mı? Çoğu gurbette çünkü çalışmak zorundalar. Siz buraya sanayi kuruluşuna izin vermezseniz çocuklarınız da iş bulmak adına başka yerlere giderler. Ondan sonra kent konseyi bana
hak verdi. Yalova Yeşil Projenin dışında kurulmasına karar verdik ve Yalova’da kurulacak sanayinin öncüsü biz olduk.
Rize’ye olan özlemleriniz ve Rize’de en çok sevdiğiniz şeyler nelerdir?
Rizeli insanın samimi ve dürüst oluşudur. Rizelinin kalbinde aklında ne varsa dilinde de o
vardır. Damarına basmadığınız sürece iyilik severdir ve cömerttir. Tek bir eksikliği var Rizeliler
kolektif çalışmakta başarılı değil. Ben şunu derim bir Rizeli dünyaya bedel ama iki Rizeliyi yan
yana getirirsen birbirini nötrleştirir.
Rize’ye gittiğimde doğup büyüdüğüm Hayrat Mahallesinde olmayı orada vakit geçirmeyi
çok severim. Benim çocukluğumun geçtiği yerlerdir ve orası benim baba ocağımdır. O anılasilinmez. Her yıl ailemle birlikte Rize’ye giderim. Bir yerin sizin
için değer teşkil edebilmesi orada anılarınızın olmasıyla
alakalıdır. Ben evlatlarımı oraya gönderiyorum ki o anılar
kopmasın biriksin.
Bir anınızı paylaşır mısınız?
Fransa da bir Cafe’de yaşlı bir teyze ile karşılaştım. Yaşlı
teyze bozuk Türkçesiyle Türk müsün dedi. Evet dedim. Sen
benim torunum yaşındasın sana sarılabilir miyim dedi,
tabii dedim. Sarıldı ve gözleri doldu. Ben de haliyle
merak ettim şaşırdım ve etkilendim. Teyze dedim
sen de bir hikaye var anlatır mısın? Bir yerde oturduk. Evladım dedi ben İstiklal caddesinde oturuyordum. Ermeni vatandaşlarımıza karşı yapılan
kışkırtmalar vardı. O dönemde ben 14 yaşındaydım ve babam bana zarar gelmemesi için
beni Fransa’da yaşlı bir akrabamla evlendirdi.
O gün bugündür bedenim burada ama kalbim İstiklal caddesinde kaldı. Hiç gelmedin
mi dedim. Yok dedi. Gel seni Türkiye’ye götüreyim dedim. Kabul etmedi. İstiklal caddesi 14 yaşımdaki anılarımda kalsın dedi. İnsanların dili dini ne olursa olsun ortak bir paydayı
paylaşıyorsa insanları mutlu eden de bu oluyor. Birlik ve beraberlik duygusu çok özel ve
bağlayıcı bir duygudur.
Çaykur Rizespor hakkında neler
söylemek istersiniz?
Onur ve gurur kaynağımız. Hiç kuşkusuz Süper
Ligde olmasını arzu etmekteyiz. Şampiyonluğa oynayan bir takım olmasını isteriz. Burada başkanlık yapan
görev alan arkadaşların iyi niyetli oldukların inanıyorum.
İş adamı için zaman çok önemli ve burada fedakarlık yapıyorlar. Rize-Galatasaray maçına gitmiştik ve yenmiştik. Tarifsiz bir duyguydu. Başarılı olmak Rizeliyi temsil
ediyor. O günlere dönmesini canı gönülden istiyorum.
Kardeşler olarak kalbimizde tek bir takım sevgisi var o da Rizespor. Ben çok fanatik değilim. Yurt
dışında hangi takım oynarsa ona destek veririm.
Ama bizim için Rizespor çok başka bir yerde. O
bizim bir parçamız gibi.
RİZELİNİN BAŞARI ÖYKÜSÜ III
YAZARLAR: ALİHAN TELATAR & SELİM DENİZALP
Yorum Yapın