Nurettin Cengiz
“Yamakoğlu olarak, geniş ürün yelpazesi, kalite ve en uygun fiyatlara sunduğumuz
hizmetlerimizde prensiplerimiz ve etik değerlerimiz gereği taahhütlerimizi her
zaman tam olarak yerine getirmek için büyük bir ihtimamla çalışıyoruz. Müşterilerimizi her
zaman en büyük değerimiz olarak gördüğümüz için onların taleplerini ve ihtiyaçlarını kendi
ihtiyaçlarımız olarak benimsiyoruz, bu nedenle gerekli ilgiyi ve saygıyı her zaman en yüksek
seviyede tutarak Yamakoğlu ismini ülkemizde ve dünyanın pek çok farklı bölgesinde bir
güven simgesi haline getirmek hedefiyle tutkulu mücadelemize devam ediyoruz.”
Nurettin CENGİZ
Yirmiyi aşan ülkeye ithalat ihracat ve Transit Ticaret
faaliyetinde bulunan
şirketiyle hem Rize’nin
hem Türkiye’nin değerli iş
insanları arasında yerini
alan Nurettin Cengiz, Rize
Merkezde, 1993 yılında gıda
ve temizlik ürünleri İthalat ihracat alanında Türk
Cumhuriyetlerinde
faaliyetlerine başladı.
İnşaat, elektrik, gıda,
lojistik, elektromekanik,
traiding, sondaj malzemeleri
gibi sektörlerde
operasyonlarına
devam etmektedir. Rize’nin
vergi rekortmenleri
arasında üst sıralarda olan
CENGİZ, Rize’nin değerli iş
insanları arasında yerini
almıştır.
Sizi tanıyabilir miyiz?
12.11.1970’te Rize Kalkandere’de doğdum. Babam Ali Cengiz annem Havva Cengiz… Babamı tanıma imkanım olmadı
çünkü ben daha altı aylıkken babam vefat etmiş. Mustafa Cengiz, Münevver Cengiz, Alaaddin Cengiz, Hemsüde
Cengiz ve en küçükleri ben, üç erkek iki kız olmak üzere beş
kardeşiz. Çocukluğumda top oynamayı çok severdim. Çocukluk dönemlerinde imkanlarımız yok denecek kadar azdı.
Yokluk zamanları olduğu için top bulmak da kolay değildi.
Fese çorapları koyup onu topa çevirip oynayan bir çocukluğum vardı. Top oynamaktan dolayı çapraz bağlarım koptuğu
için şimdi çok sevdiğim futbolu oynamakta zorlanıyoruz. Tabii yaşın da etkisi var.
İlk, ortaokul ve liseyi Kalkandere’de okudum. Bizim dönemimizde üniversite sınavlarına girmek için para ödenirdi.
O durumumuz olmadığından üniversite sınavlarına girmedim. Eğitimime devam etmeyip iş hayatına atılmayı tercih
ettim. En sevdiğim ders din dersiydi. Hiç beceremediğim ve
sevmediğim İngilizce dersi olmuştur. Oysa ne kadar önemli olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. İşimde çok ihtiyacım
oluyor. Uluslar arası ticaret yapıyoruz ve bunun eksikliğini
yaşıyorum.
“Bizim futbol aşkımız çok başkaydı. Tek eğlencemiz de olunca her şeyin önünde futbol gelirdi. Okurken teneffüs zili çaldığı gibi oluşturduğumuz takımla
hemen top oynamaya başlardık. Biraz daha top oynayalım diye de ders zili çalsa da sınıfa geç girerdik. Bundan
dolayı öğretmenlerden bayağı azar işittiğim olmuştur.”
Okurken kış yaz demeden o coğrafyada hep yaya gider gelirdik. Zorlandığımız olurdu ama yine o dönemlerin ayrı bir güzelliği
olurdu. Rize Kalkandere’de geçen çocukluğumda simitte sattım
boyacılıkta yaptım haricinde kahvehanede çay kahve de sattım.
Küçük adımlarla iş hayatına başlamıştım. Sonra ufak bir market
işine giriştik. Rus pazarlarının ortaya çıkması bizi Rize’ye ticarete götürdü. Rusya’ya gıda işi yapmaya başladık. Bunun yanında
tekstil ve başka kalemlerde ekledik. Bu süreç bayağı devam etti
ve o dönemler kapandıktan sonra da İstanbul’a taşındık. Askerliğimi İzmir Poligon’da denizci bahriyeli olarak yaptım. Eşim Hatice hanımla görücü usulüyle tanışıp evlendik. Mutlu ve huzurlu
bir evlilik hayatımız oldu, devam ediyor. Melike, Bahaddin, İnci
ve Bilal olmak üzere iki kız iki oğlan dört çocuğum var.
Ailenizden size sizden de çocuklarınıza kalacak
en büyük miras nedir?
“Bizim zamanımızdaki bakış açısıyla şimdiki zaman arasında büyük farklılıklar
var. Her ne kadar aile şirketi de olsanız yeni nesil ile bir kuşak çatışması ortaya
çıkabiliyor. Her şeyden önce aile ve değerler kültürünü yaşatmak gerekiyor. Buna
sahip olduğunuzda hayatınızda ki her alanda daha başarılı adımlar atıyorsunuz.”
Biz çocuklarımıza vermeye çalışırken zorlandığımız ve onların algılamakta zorlandığı bir
yapımız var. Bu zaten günün koşulları içinde olağan bir durumdur. Bu dengeyi kurmak gerekiyor. Biz geleneksel bir aileyiz. Çocuklarımın da dürüst samimi ve muhafazakar olmalarını isterim. Bizler böyle yetiştik, buna göre bir yol çizdik ve güzel işlere imza attık. Onlar da bizden
bunu görerek büyüyorlar.
Hayatınızda bir kırılma anı oldu mu?
Ticarete başladığımız süreç bir dönüm noktasıydı diyebilirim. Sovyetler Birliğinin dağılması bizim de iş hayatımızı etkileyen yeni bir bakış açısıyla uzun vadeli planlar yapmamızı
sağlayan önemli bir dönem oldu. Bunun ticaretimizde olumlu bir etken olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce dış dünyayı tanıma şansı yakaladık. Şu an bulunduğumuz konumda
olmamızın temel taşlarından biri oldu. Rize’de başlayan iş hayatım İstanbul’da devam ediyor.
Merkezimiz Rize olarak kaldı.
Ticaret hayatınızda zorluklar yaşadınız mı?
“İstanbul’dayım ama vergimi Rize’ye ödüyorum. Rize vergi rekortmeniyim. Şirketimizin merkezi bu yüzden Rize’dir. İstanbul’da ki yerimiz şube olarak geçmektedir. İstanbul’da yaşasam da memleketimin yeri çok başkadır. Benim bir yanım
hep Rize’de…”
İlk başladığımızda ihracatı bilmiyorduk. O zamanlarda Türkiye’de
ihracat rakamları çok bilinen bir mevzu da değildi. Rize’de de bunun prosedürünü bilen yoktu. Evrak olarak
bunun zorluklarını yaşadık. Tamamen
ama şimdi ülke gelişti ihracatı herkes
öğrendi ve iyi bir noktaya geldik.
Dürüstlük çok önemli. Gerek yurt
içi gerek yurt dışı işlerimizin temelinde dürüstlük yatıyor. Güven kazanmak kolay değil. Siz verdiğiniz sözün
arkasında duruyorsanız sözünüzle
ilgili geri adım atmayıp zararını görseniz de yapıyorsanız bu size bir güvenirlik kazandırıyor. Bu çok değerli bir
tecrübedir.
Hobileriniz nelerdir?
Günlük hayatım çalışarak geçtiği
için özel olarak kendime bir alan yaratamıyorum. Çok hobimiz olmadı.
Futbol oynamayı, izlemeyi ve kısmen
yüzmeyi severim.
Rize’ye gittiğinizde en çok
ne yapmaktan hoşlanırsınız?
“Rize denince aklıma ilk olarak simit kavurma peynir üçlemesi geliyor. İstanbul’dan Rize’ye
bu tat için giden Rizelilerden biriyim.”
Arkadaşlarımla buluşup zaman
geçirmeyi seviyorum. Ne de olsa doğup büyüdüğümüz yer. Memleket
özlemini elbette çekiyorum. Hayatımız İstanbul’da devam etse de Rize’ye gidip bir balıkçıda balık yemek
arkadaşlarla sohbet etmek bambaşka bir duygu. Bizlerin bu memlekete
ayrı bir bağlılığı var. İstanbul’da vakit
geçirecek yerler yok mu? Elbette alası da var ama memleket havası da başka… Onun yaşattığı hisler çok derin çok özel ve kıymetlidir.
Genç girişimcilere ne önerirsiniz?
Yapacakları işi sevmelerini öneririm. Doğru işi doğru zamanda doğru yerde doğru kişilerle
yapmaları çok önemli. Bu tabii ki deneyimle gerçekleşen bir durum. Olmaz dememeliler. Pes
etmemeliler. İşinin başında oldukları müddetçe her zorluğu kaldırabilirler. Yapmaları gereken
ufuklarını geniş tutmaları.
İstanbul’da yaşayan bir Rizeli iş insanı olarak Rize’nin fotoğrafını nasıl
çekiyorsunuz?
“Rize yatırımcı için zor bir şehir. Bunu bir eksik olarak görebiliriz ama burada
ufku açık girişimciler ile bambaşka alanlar ortaya çıkabilir. Rize’den vazgeçmemek
gerekiyor.”
Geçmiş yıllarda Rize siyasi olarak eksik hizmet almıştır. Ama son zamanlarda bu tersine
döndü. Rize’nin nüfusuna coğrafyasına baktığınızda kolay bir yer olmadığını görüyorsunuz. İş
adamı üretici için üretim yapmak sanayileşmek ve imalat yapmak adına doğru bir yer olmadığı kesin. Bununla ilgili Rize’nin girişimcisi ve burada yatırım yapmak isteyenlerin ufku açık
olmalı. Siyasette başarılı olmak da Rize’yi son zamanlarda olması gerektiğinden daha üst sınıfa taşıdı. Yollar, OVİT Tüneli, havalimanı, üniversitesi, hastanesi derken çok büyük yatırımlar
bölgeye kazandırıldı.
“Sadece Rize değil Türkiye olarak
baktığımızda Türkiye’de dinamik bir yapının olduğunu görüyoruz. Her gün bir
değişikliği görebiliyorsunuz. Sonuçta
Türkiye’nin önü açık. Kabuğunu kıran
bir Türkiye var. Dünya konjonktüründe
bir yerde olacağına inanıyorum.”
Rize’yi incelediğinizde eğitime baktığınızda çok gerilerdeydik. Türkiye sıralamasında il bazında hep sonlardaydık maalesef.
Şimdi Rize’nin eğitime verdiği değer de
yükseldi ve ön sıralarda yerini aldı. Siyaseten baktığınızda Rize’de hep bir lider olma
özelliği ile karşılaşıyorsunuz. Bundan sonra
da olacağını düşünüyorum. Bu bizim yapımızda var. Rize’nin en büyük özeliği liderlik
kavramının olması.
İş hayatında etkilendiğiniz isimler
var mı?
Bazı iş adamalarının iş hayatında ki bakışı duruşu tarzı etkilediği olmuştur. Mesela, Mehmet Emin Karamehmet buna örnek
gösterebilirim. Karar verme konusunda risk
alabilen insan tarzlarını severim. Sanayi sektöründe de risk alıp işi büyüten kişileri takdir
ederim. Kararlı ve iradeli olmak bu sektörde
önemli bir değer yargısı diye düşünüyorum.
Elinizde sihirli bir değnek olsa neyi
değiştirmek isterdiniz?
Türkiye’yin Dünya lideri bir ülke olmasını ve Türk kimliğinin ön planda görünmesini isterdim. Rize için de Rizespror’un şampiyon olmasından başka ne isterdim.
Çaykur Rizespor için neler söylemek istersiniz?
“Rizespor’da futboldan anlayan futbolun içinde olan insanların bu sistemin
içinde olması gerekir.”
Bugün baktığınızda futbol takımlarında ekonomiyle alakalı bir yönetim oluyor. Ekonomi
işin içine girince siyasette girmiş oluyor. Siyasetten bağımsız bir Rizespor, kendi ayakları üzerinde durabilen geliriyle gideriyle kendi dengesinde durabilen bir Rizespor arzu ederim. Bununla ilgili Rizespor’a gelir sağlayacak organizasyonların içinde olmasını da isterim. Rizespor
Süper ligi, birinci ligi görmüş yaşamış ve 3. Lige de düşmüş bir kulüptür. Bunun sebebi ekono-
mik bakış açısıyla alakalıdır. Siyasetin hegemonyasına girmiş
bir Rizespor görüyoruz. Alt yapıya önem veren alt yapıdan
futbolcu yetiştirebilen o futbolcuları transfer edebilen bir
Rizespor hayal ediyorum.
“Ankaragücü’yle yapmış olduğumuz bir kupa
maçı vardı. Rize’deydik. O maçta herkes şaşırmıştı
çünkü Ankaragücü uzatmalara gitmeden kazanacak diye bakılıyordu. Uzatmalara kadar
gittik ve en son penaltılarla elenmiştik Bu
maçı unutamam. Bir keresinde de Göztepe maçı vardı 2-0 mağlupken ikinci yarıda 3-2 lik skorla maçı almıştık. İnanılmaz
heyecanlı bir maçtı. Gaziantep’in Fenerbahçe’yle rekabet olduğu sezonda
Gaziantep’le oynadığımız maçı 1-0 alıp
Gaziantep’i şampiyonluktan ettiğimiz
maçı da unutamam. Rize’de oynanan
Bursa maçını da unutmam mümkün
değil, 2-1 aldığımız bir maçtı. Antalya’da Göztepe ile oynadığımız 2. Lig
Play- Off final maçı da unutamadıklarım arasındadır. 1-0 mağlup olmuştuk.
Çok üzüldük. Bir yıl sonra yine aynı yerde
oynanan maçta Play-Off şampiyonluğu almıştık. Müthiş bir heyecandı. Rize’ye dönüşte Trabzon’dan Rize’ye 8 saatte gidebilmiştik. Heyecan ve mutluktan dolayı... O zaman
ilgi alaka sevgi güzeldi.”
Rizespor camiasında şöyle bir sıkıntı var. Rize
üçüncü lige de düşse bal ligine de düşse stadyum
taraftarlarla doluyordu. Ama süper ligde 3. De olsa
4. De olsa o stadyum dolmuyor. Üçüncü ligdeki
seyirciyi süper ligde göremiyoruz. Bunun nedeni,
şampiyonluklarda stadyumu dolduran bir taraftarımızın olmasıdır. Ayrıca Rizelinin tez canlı olup
şampiyonluk üzerine odaklanması da diğer bir
etkendir. Mesela 2. Ligde şampiyonluğa oynadığımız sürecin seyircisini süper ligde yakalayamıyoruz. Rize’de ilçe takımları oluşunca da asıl olan
şehir takımının sahiplenilmesinde sıkıntı ortaya
Nurettin Cengiz Ç. Rizespor’a başkan olacak mı?
Rize’de böyle bir düşüncenin var olduğunu biliyorum, kabul ediyorum ve beni buna layık
gördükleri için gurur duyuyorum. Son dönemde de bu gündeme gelmişti hatta daha resmi
bir şey olmadan herkes hayırlı olsun dileklerini iletiyordu. Benim başkanlıkla ilgili hiçbir düşüncem olmadı. Beni buna layık görmeleri duygularımı kabartıyor tabii ki ama şu an öyle bir
düşüncem yok. Olacağını da düşünmüyorum. Bir gün bana direkt olarak bu görev senindir
denilirse, o zaman kader diyelim. Onun haricinde kendi isteğimle gelişecek bir durum değil.
Şu an itibariyle var olan başkana destek olmak lazım. Köstek olmamak gerekiyor. Hataları varsa kurallar çerçevesinde bunu eleştirebiliriz.
Hedefleriniz nelerdir?
Konjonktüre göre hareket etmek lazım. Realist olmak gerekiyor. Hedefler tükendiği zaman insanın psikolojisi de tükeniyor. Şu an tükenmişlik düşüncemiz yok. İşlerimizi geliştirip
istihdam yapıp ülke ekonomisine ne kazandırabiliriz onu düşünüyorum. Yurt dışında hangi
işleri yapabiliriz oradaki Türk kimliğini nasıl geliştirebiliriz… Hedefimiz bu.
RİZELİNİN BAŞARI ÖYKÜSÜ III
YAZARLAR: ALİHAN TELATAR & SELİM DENİZALP
Yorum Yapın