RİZELİNİN BAŞARI ÖYKÜSÜ III / İbrahim Tali

İbrahim Tali
“Hiç sermayeniz yokken iyi bir firmanın ortağı olarak ticaret hayatına başlamak
benim için bir dönüm noktası oldu. Nuh Tufan Rakıcıoğlu bana çok güvendi ve
beni ortak olarak firmasına dahil etmek istedi. Sermayem yoktu ama buna rağmen senin
dürüstlüğün çalışkanlığın yeter demişti. Bu beni hem gururlandırmıştı hem de büyük bir
sorumluluk almama neden olmuştu. Hala Fener Nakliyat Firmasında yan yana çalışmaya
devam ediyoruz. Bir aile şirketi olarak başlamadık ama aileden daha yakın bir bağ ile bu işi
bugünlere taşıyabildik.”
 İbrahim TALİ
 
40 yıla yakın
tecrübesiyle başta
Karadeniz Bölgesi
olmak üzere yurt
içi ve yurt dışında
kara taşımacılığı
ile faaliyet
gösteren Fener
Nakliyat şirketinin
ortaklarından biri
olan İbrahim Tali,
yıllara yayılan
iş tecrübesiyle
Rize’nin başarılı iş
insanları arasında
yerini almıştır.

 
Sizi tanıyabilir miyiz?
27.11.1963 yılında doğdum. Üç kardeşiz en küçükleri benim. Annem Zehra Tali babam Tahsin Tali. Büyük ağabeyim Mehmet Ali
diğer ağabeyim Hamit Tali… üç erkek kardeş olmanın avantajlarını
çok yaşadık. Aramızda çok fazla yaş farkı da olmadığı için kimi zaman ağabey kardeş kimi zaman arkadaş olduk. Birbirinin kıyafetlerini giyerek büyüdük. O dönemlerde her zaman elbise alınmazdı.
En büyük ağabeyin giydiği ortancaya oradan da en son bana kalırdı.
Bugünün şartları gibi değildi. Buna rağmen çok güzel bir çocukluk
yaşadım. Mutluyduk… Güzel bir ailede büyüdük. Varlığımız çok yoktu ama aile bağları çok sıkıydı. Çocukluğumda yaramaz bir çocuk
değildim. Mahallede yetişen çocuklardandık. Bizim zamanımızda
mahallede meyveler çok olurdu. Onları toplar satardık. Okul harçlığımızı çıkarırdık. Biz paylaşmayı yardımlaşmayı öğrenerek büyüdük.
İlkokulu Gülbahar Mahallesinde okudum. Ortaokul ve liseyi Rize
Lisesinde tamamladım. Bizim zamanımızda 1980 ihtilali olmuştu ve
bizim de en büyük şansızlığımız bu oldu. Sağ sol olayları çoktu. Üniversiteyi kazanamadığımızda aileler sevinirdi. Çünkü tedirginlik vardı. O zamanlar üniversiteye gidenlerin ya cenazeleri geliyordu ya da
fişleniyordu. Biz de siyasete hiç bulaşmadık.
Erken yaşta, 1983’te askere gittim. Önce Ankara ve sonrasında
da Trabzon’da askerliğimi tamamladım. O dönem Kemal Yardımcı
benim askere gideceğimi öğrenince seni bahriyeli yapacağım de-

mişti ama o dönem mahalleden benimle gidenlerin hepsi bahriyeli oldu
bir tek ben karacı olmuştum.

 
“Babamı kaybettiğim dönem
benim hayatımda bir dönüm noktasıdır.”
Aniden askere gitme kararı aldığım dönem babamı kaybettiğimizde
oldu. Hemen askere gitmek istedim.
1984’te askerden döndüm. O zaman
ağabeyimin dükkanı vardı. Bana, başka birinin yanında çalışmam için bir
teklif getirdi. Askerden dönmüştüm,
eğitimime devam etmemiştim ve çalışmaya başlamam gerekiyordu. Tabii
kabul ettim ve başladık çalışmaya. 6
ay sonra yılbaşında bana ortaklık teklif ettiler.

 
Nuh Tufan Rakıcıoğlu hayatımda önemli yeri olan bir isimdir. Kendisinden çok
şey öğrendim. O bana ilk baştan itibaren güvendi. O güveni hiç sarsmadan bugünlere geldik. Onun yanında başlayarak şirketine ortak olarak hayatımda büyük bir
ivme yakaladım. Alnımızın akıyla özveriyle Fener Nakliyat şirketimizin hala yönetiminde olmanın gururunu yaşıyorum.”
Nuh Tufan Rakıcıoğlu ağabeyim beni şirketine ortak etmek istedi. Ben o zaman ağabey
benim sermayem yok dediğim halde senin gençliğin çalışkanlığın var dedi. Fener Nakliyat Şirketine bu şekilde ortak oldum. Yaklaşık 40 senedir bu şirketi bu ortaklıkla devam ettiriyoruz.
Biz iş ortaklığından akrabalık boyutuna da geçtik. Beni Tufan ağabeyinin yeğeni olan eşim
Emine Hanımla tanıştırdılar. Bunda da Tufan ağabeyinin etkisi oldu. Görücü usulü ile evlendim. Allaha şükürler olsun çok güzel bir evliliğim oldu. İki çocuğumuz var. Biricik kızım Zehra ve
oğlum Emre Tali. İkiz torunlarım da hayatımızın en keyifli anlarını yaşatıyor bize. Emre Çaykur
Rizespor ve Beşiktaş’ta kaleciydi ama maalesef üç defa çapraz bağı kopunca futbol yaşamını bıraktı. Nasip olmadı. Şimdi bizimle çalışıyor.
Babanızdan size sizden de çocuklarınıza kalacak en büyük miras nedir?

 
“Bizim sermayemiz babamızın adı, dürüstlüğü.”
Babamız tertemiz bir gelecek bıraktı. Ben bugün Tahsin Tali’nin oğluyum dediğim zaman
babamı güzelliklerle ve övgüyle anlatmalarının onurunu yaşıyorum. Tufan ağabeyinin hayatımda da çok yeri var. 40 senede ondan çok şey öğrendim. Hiçbir zaman çizgisinin önüne
geçmem. Yapmış olduğum her doğru şeyde devam et arkandayım der. Önümü kesmemiştir.
Güvenmiştir.
 
Tufan ağabeyinin ağzından aferin lafını duyamazsınız. Hem oğlu için hem benim için değişmez bu. İyi bir şey yaptıysan
kendin için yaptın der konuyu kapatır.”
Hayatınızdaki kırılma noktaları
nelerdir?

 
“Fener Nakliyede çalışmaya başlayıp ortaklık düzeyine gelip yıllarca bu
şirkette sorumluluk almak, herkese nasip olan bir şey değil. Aile şirketleri bile
bu kadar uzun ömürlü değilken biz bu
süreci layıkıyla taşıyabildik. Karşılıklı güven ve dürüstlük bunun temelinde yatan
etkenler. ”

 
Babamı ve Mehmet Ali ağabeyimi kaybetmiş olmam benim için hayatımın derin
izleridir. Bir şekilde hayatınızın sonrasına etki
etmiş oluyor. Ciddi anlamda Fener Nakliyede ki işe girişim başlı başına bir dönüm noktası oldu. Bugünkü yaşam şartlarımı hayata
bakışımı işimi sosyal çevremi… Tam anlamıyla bana ait olan her şey bu şirketle başka
bir yolda ilerlememi sağladı. Keza eşimle evlenmem de buna eklenebilir. Verilen kararlar insanların hayatlarındaki kırılma noktalarıdır. Ben
hiçbir zaman siyasete girmedim, tamamen ticaretle uğraştık. Şoförlerimizle ağabey kardeş
kuralları içindeyiz. Ama bizi çok üzen insanlarda olmadı değil. Bizi itibarsızlaştırmak için yapılan şeyler de oldu. Dikkate almasak da sizinle çalışan insanlardan böyle haddi aşan tepkiler
görmek hoş bir anı bırakmıyor.
Hobileriniz nelerdir?
Özgür olmayı seviyorum. Emir altında olmayı sevmem. En çok sevdiğimiz şey futboldur.
Çocukluğumuzdan beri gelen bir şeydir futbol. Çocukken futbolcu olmayı hep istemişimdir.
Sadece ben değil. Aynı yaşlardaki arkadaşlarımız hep böyleydi. Futbolcu olamadık ama Çaykur Rizespor’da yöneticilikte yapmak nasip oldu.
Müzikle uğraşmak benim hobim aslında. Sevdiğimiz dostlarımızla bir araya geldiğimizde
şarkı söylerim. Bunu benden isterlerdi. Bu konuda yetenekli olduğumu söylerler. Hobi olarak
yaptığım bir şeydir. Hatta kızımla saz kursuna gidiyorduk ama yarıda kestik. O benim gönlüm
olsun diye geliyordu. Yine de çocuklarımın da sanatsal bir şeyler yapmasını isterdim. Resim
ve müzik benim ilgi alanlarımın arasında. Hayatımın güzel taraflarındandır.

 
Hayatınızda değiştirmek istediğiniz bir şey oldu mu?
Çocuklarım eğitime gittiklerinde onları yalnız bırakmasaydım diye keşkem olmuştur. 15
yaşında oğlunuz Beşiktaş’ta A Takıma dahil oluyor ve onu gönderiyorsunuz. Daha genç ve
kendinden büyük ağabeyleriyle takılmaya başlıyor. Onlarla gündüz idmana çıkıyor. Emre’yi
de seviyorlar tabii ama akşam gezmeye çıktıklarında da onu da yanlarına alıyorlar. Keşke
onun yanında olsaydım. Yalnız bırakmasaydım diye düşünüyorum. Başka bir keşkem yok.
Girdiğin işin sonunu bilen insanlarız. İşimle ilgili aldığım her kararda iyi ki yapmışım demişimdir.
Çaykur için nasıl bir değerlendirme yapmak istersiniz?
Ben 1984’ten beri Çaykur’un içindeyim. Kurumun bugüne kadar iyi yönetildiği zamanlarda oldu eksik yönetildiği zamanlar da oldu. Bu Rize’nin lokomotifidir. Rizenin bel kemiğidir.
Çaykur, 7 den 70 e Rize’nin alın teriyle ayakta duran bir kurumdur. Bunun özelleştirilmesini
istemem. Rize’nin öz değeridir. Kurum gerçekten büyük bir kurumdur. Bu sadece Rize’ye mal
edilmesin. Çevre illerde de etkisi büyüktür. Rizeli olarak Çaykur bizim göz bebeğimizdir, ona
sahip çıkmamız gerekiyor.
 
Çaykur Rizespor hakkında neler
söylemek istersiniz?
Oğlum Emre, Rizespor’un alt yapısından
Beşiktaş’a gitti. 13 yaşında kampa alındı. Çok
sevdiğimiz değer verdiğim rahmetli Ümit hoca,
Emre’yi keşfetti ve onu kampa davet etti. Isparta Davraz kampına götürdü. Oradan başka
bir Emre olarak döndü. Daha gelişmiş, uçan
Emre olarak geldi. Sonra tabiri caizse yürüdü.
Rizespor’da güzel ağabeyleriyle çalıştı. 12 yaş
için Milli takıma seçildikten sonra Beşiktaş’tan
Emre’yi istediler. Orada da çok iyi gidiyordu.
Gelecek vaat ediyordu. Çok iyi kaleci olacağı
söylendi. Çapraz bağları kopunca kariyeri bitti.
Çaykur Rizespor’da benim de yönetimde
olduğum dönemde düşmüş bir takım vardı. İyi
bir yönetim vardı ama hocayla aramız iyi değildi. Onu gönderip İbrahim Üzülmez’le yola devam etmemiz Rizespor’u şampiyon yapmamız
bunlara tanık olmamız harika günlerdi. Ben yöneticilik kariyerimi daha sonra noktaladım. Kemal başkanımla geldik ve onunla gittik. Görev
verilirse yine elimizden geleni yapmak isterim.

RİZELİNİN BAŞARI ÖYKÜSÜ III
YAZARLAR: ALİHAN TELATAR & SELİM DENİZALP


Önceki Haber 
Sonraki Haber

Yorumlar

Yorum Yapın