Seymen Seymenoğlu
“16 yaşımdan sonra yaşamımı İstanbul’da sürdürmeye başladım. Babam İstanbul’da
işlerini devam ettirdi. Ben kendi işimi kurmak için yola çıktığımda hayatımın bir
dönüm noktasını da yaşamış oldum. Şirketimi bugünkü koşullara taşıyabilmem de yıllar önce aldığım kendi işimi kurma kararı yatıyor. Farklı sektörlerde de faaliyet alanımızı
genişleterek bugünlere gelmiş olmanın, istihdam oluşturabilmenin ve ülke ekonomisine
katkı sunabilmenin mutluluğunu yaşıyorum.”
Seymen SEYMENOĞLU
Seymen Seymenoğlu iş
dünyasında başarılı bir ticaret
sürecine sahip olmuş, Rize’nin
değerli isimleri arasında yerini
almıştır. Rize’den ve İyidere’den
hiç kopmamıştır. Şirketi gıdadan,
tarıma, inşaattan, ambalaj
fabrikasına kadar değişik
sektörlerde faaliyet gösteriyor
ve yaklaşık 500 kişiye istihdam
sağlıyor. Yatırımlarının bir
kısmını da Rize’de gerçekleştiren
Seymenoğlu, bir Karadeniz
ve Rize sevdalısı olarak, hem
bölgenin gelişmesine destek
sağlıyor, hem de bir gönüllü
olarak, bölgenin tanıtımına
destek veriyor. SEYMENOĞLU,
hala Marmara Bölge Çaykur
Bayileri Birliğinde Yönetim Kurulu
Başkanlığı görevini devam
ettirmektedir.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1954 yılında Rize İyidere’de doğdum. 16 yaşıma kadar İyidere’de yaşadım, sonrasında ailece İstanbul’a
taşındık.
1976 Yılında Müzeyyen Hanım ile evlendim. Biri kız,
ikisi erkek üç evladım 8 torunum var. Her birinin varlığından ayrı ayrı gurur duyuyorum. Ama şunu ayrıca belirtmem gerekir ki, özellikle Müzeyyen Hanım ve onun katkıları yaşamımda çok önemli bir yer tutar. Bu gün bana
sorarsanız en büyük servetin nedir diye, ailem derim.
Ticari hayatınız nasıl başladı?
Babam Rize’deki yaptığı işi İstanbul’da yapmaya
devam etti. Kum, çakıl, taş ve mıcır işletmeciliğini yürütüyordu. Bir süre sonra işini bana devretti. Bende kendi
adıma, “Üçler Nakliyat Kolektif” isimli bir şirket kurarak
devam ettirdim. Bu ticari faaliyetlerim devam ederken,
bir hemşerimiz, Enver Kasapoğlu ile dostluğumuz oluştu. Enver Kasapoğlu, demir ticareti ile uğraşıyordu. Enver Kasapoğlu ile ortak müşterilerimiz vardı ve bunlar
inşaat işleri olan müteahhitlerdi. Bizde sermayelerimizi
birleştirerek, inşaat yapmaya karar verdik. Entaş İnşaat
A.Ş isminde 1984 senesinde firmamızı kurduk.
Bu şirketle, ilk olarak Bostancı lunaparkın önünde iki bin beş yüz metre kare arsa üzerinde
39 dairelik ilk inşaatımızı yaptık. Sözleşmesi 36 ay olmasına rağmen çok hızlı ve verimli çalışarak iskânı dâhil 18 ayda tamamladık. Başta Bostancı ve çevresinde, Suadiye’de, Küçükyalı’da,
Maltepe’de inşaatlar yaparak o yılları geçirdik.
“O yıllarda, yüksek enflasyon, banker krizleri gibi ekonomik dalgalanmalar yaşanıyordu. Yaşananlar inşaat sektörünü de olumsuz etkileye başlamıştı. Bu beni
yeni bir arayışa sürükledi. Bu süreçte gıda sektörü ile tanıştım. Önce Maltepe merkezde yapmış olduğumuz binanın altında beş yüz metrekare civarı bir dükkân vardı, onu kullanarak gıda perakendesi sektörüne girdim.”
Gıda perakendesi işi beni toptan gıda ticaretine yönlendirdi. Bu sektörün içine daha fazla
girince, bu işi nasıl daha fazla büyütebilirim diye düşünmeye başladım. Bu süreç beni distribütörlükler ve bayiliklere yönlendirdi. 1998 yıllarında, bayiliklere Çaykur bayiliği ilave oldu.
Çaykur bayilerinin içine girince, oradaki faaliyetlerin eksikliğini gördüm. Bir Çaykur sevdalısı
Rizeli olarak, “bu satış sistemindeki eksikliklerin nasıl, hangi sistemle ve Çaykur’u büyütecek
bir organizasyona dönüştürüle bilinir” diye düşünüyordum. O dönem de Çaykur Genel Müdürlüğüne Sayın Ekrem Yüce atanmıştı. Ekrem Yüce Bey, Çaykur’un satış ve pazarlama faaliyetlerini yeniden yapılandırma sürecine girdi. Bende bu projede görev aldım. Türkiye Çaykur
bayileri birliği organizasyonunda 10 yıl yönetim kurulu başkanı olarak görev yaptım. Marmara
Bölge Çaykur Bayileri birliğinde halen yönetim kurulu başkanı olarak görev yapmaya devam
ediyorum.
Gıda sektöründeki faaliyetlerim sadece Çaykur bayilikleri ile sınırlı kalmadı, Ülker, Torku,
Aroma, Uludağ, Kuru Kahveci Mehmet Efendi, Evyap, Düzey Pazarlama gibi ülkemizin lider
markalarının distribütörlüğünü de yapmaya başladım. Şu an gıda distribütörlüğü ve ticareti
ile uğraşan altı gıda firmamız bulunuyor. Gıda sektöründe, ayrıca hem market işletmeciliği,
hem de yeni nesil alışveriş portalı yatırımlarımızla bulunmaya devam ediyoruz.
Rize Organize sanayi bölgesinde Çaysan’ nın yatırımı olarak, rahmetli Tahsin Ustanın önderliğinde kurulan, Pakçaysan isminde bir ambalaj fabrikası kuruldu. Tahsin Usta’nın ayrılması ile onun hisselerini alarak, tamamen Pakçaysan fabrikasını grubumuz bünyesine aldık.
“Ticari faaliyetlerimiz devam ederken, temelde inşaatçı olmamızdan dolayı, inşaat sektöründen hiç kopmadık uygun lokasyon ve proje olduğunda, zaman zaman inşaat faaliyetlerimiz devam etmektedir.”
2016 yılından itibaren iş hayatımıza tarım sektörü girdi. Başta çay ve fındık olmak üzere
Karadeniz Bölgesi tarımına destek verecek çalışmalar yürütüyoruz. Ayrıca, ticari faaliyetlerimin bir kısmını 2003 yılından itibaren Sayın Recep Mete ile ortaklık kurarak yürüttüğümüzü
de belirtmek isterim.
Babanızdan size sizden de çocuklarınıza kalan en büyük miras nedir?
“ Özü sözü bir olabilen insan hayata doğru bir pencereden bakar. Dürüstlük
bunu getirir. Bu anlamda her şeyden önce bunu bize yansıtan bir babanın evladı
oldum.”
Babam ticari ve özel hayatında çok dürüst, hilesi hurdası olmayan, çok çalışkan biriydi.
Hem ticari hayatında, hem de özel ilişkilerinde, dürüstlüğü benimsemiş bir kişiydi. Bende
babamın bu prensibini her zaman kendime bir miras olarak gördüm ve dürüstlüğü her türlü
ilişkilerimde, yaşamımın merkezine yerleştirdim.
Hayatınızda bir dönüm noktası oldu mu? Olduysa hayatınıza nasıl bir
değişiklik getirdi?
“Bazen cesurca ve inançla karar almalısınız ki hayat sizi neyi yapıp neyi yapmamayı göstersin.”
Aslında pek çok dönüm noktası olmuştur. Mesela 1979 yılında kendi adıma kurduğum şirket bir dönüm noktasıydı. Kendi adıma büyük bir sorumluluk alarak şirket kurdum. Filmi geri
sararak bakacak olursak, 25 yaşımda şirket kuruyorum, sorumluluk alıyorum. İnşaat malzemeleri satıyorum… Bu o dönemin koşullarında önemli bir karar anıdır.
Bu iş devam ederken, inşaat sektörüne geçerek, müteahhitliğe başlamak başka bir dönüm noktasıdır. Buna ikinci dönüm noktası diyebiliriz. Müteahhitlik devam ederken, birazda
ekonomik koşulların zorlaması ile başka bir konuya yatırım yapma zorunluluğu oluşuyor.
Araştırmaya başlıyorum ve gıda perakendesine girmek beni gıda sektörü ile tanıştırıyor. Bu
da başka bir dönüm noktasıdır.
Gıda bayiliği yaparken, memleketimin gurur kaynağı Çaykur’un bayisi olmak başka bir
dönüm noktasıdır. Aslında hayat devam ederken pek çok dönüm noktası yaşıyor ve dönüşüyoruz.
Hobileriniz nedir?
İşimin dışında en sevdiğim şey doğadır. Özelliklede memleketim Karadeniz’in doğasına
hayranım. Herkes yazın tatilini Akdeniz’de geçirirken ben, çocuklarımla gelinlerimle damatlarımla ve torunlarımla dağlarda doğa ile baş başa bir tatil yapmayı tercih ederim. İşlerimden
fırsat buldukça da karavanla doğanın içinde huzur ve mutluluk bulmaya çalışırım.
Aslında en sevdiğim ve mutlu olduğum şey ailemle birlikte vakit geçirmek. Vakit buldukça
veya vakit oluşturdukça özellikle torunlarımla beraber olmak beni ayrıca mutlu ediyor.
Birçok deneyiminiz ve insan ilişkiniz var. Bunların içinde bizimle paylaşmak
istediğiniz bir anınız var mı?
Benim için iş hayatımda yeni sektörlere yatırım yapmak, o süreci yaşamak en büyük deneyimlerimi ve anımı oluşturuyor. Az önce söylediğim gibi, hayat devam ettikçe bu anılar deneyimlerin eşliğinde devam ediyor. Her yeni gün yeni bir başlangıç olunca yaşınız kaç olursa
olsun yeni bir şeyler öğrenmeye deneyimlemeye devam ediyorsunuz. Yaşadıkça hayat sizi
tecrübe anlamında da besliyor.
Elinizde sihirli bir değnek olsa
neleri değiştirmek isterdiniz?
Allah’ın bize lütfettiği dünya, doğası,
hayvanları ve her şeyi ile mükemmel. Biz
insanlar, dünyanın kaynaklarını ve güzelliklerini hesapsızca, geleceği düşünmeden hoyratça bozuyor, bitiriyoruz. Bir
Kızılderili atasözünün dediği gibi, “Dünya
bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık” Elimde bir sihirli
değnek olsa, her şeyden önce bu bozulmayı engellerdim. Ayrıca, tüm insanların
insanca yaşamasını sağlar, dünyaya huzur, barış ve adalet getirirdim.
Rize ve İyidere için neler
söylemek isterdiniz?
“Karadeniz’in ve memleketimin
doğası çok güzel, bu doğayı korumak için yapılanlarda eksiklikler
görüyorum. Rize’nin bu harika coğrafyasını doğru kanallarla turizmde
bir marka değeri yapmak zor değil.
Doğayı koruyarak projelerin geliştirilmesi gerekiyor.”
Doğa güzelliklerinin yeterince değerlendirilmediğini düşünüyorum. Turizmi
daha geliştirmek için gösterilen çabalar
arttırılmalı. “Handüzü” gibi doğa ile barışık
tesislerin sayısının arttırılması gerektiğine inanıyorum. Yaylalarımız gerçekten
tam bir dünya harikası. Dünyanın her yerinden turist çekebilecek cazibede. Ama
yaylarımızda konaklanabilecek, aktiviteler yapılabilecek tesisiler maalesef yeterli
sayıda yok. Önce doğasını koruyarak,
yollarını daha düzelterek, kalite ve hizmet
düzeyi yüksek tesislerle ve tabi ki, yoğun
bir tanıtım kampanyası ile bölgemize
destek sağlanabilinir.
Rize’ye dışarıdan bakınca
neleri eksik neleri fazla
görüyorsunuz?
“Rize denince aklımıza ilk
gelen tabi ki çay oluyor. Çay bu
şehrin şah damarı gibi olmuştur.
Bu kadar değerli bir hazineyi iyi
değerlendirebilmek bu şehre,
bu şehrin dinamiklerine düşen
önemli bir sorumluluktur.”
Rize, çay ile özdeşleşmiş ve hepimizin gurur kaynağı olan Çaykur
markası ile ülkemizin tüm bölgelerindeki insanlarımıza ulaşmıştır.
Çaykur markasını artık tüm dünyaya
tanıtmamız gerektiğine inanıyorum.
Çaykur bir kamu kuruluşu olduğu
için, mevzuatlar gereği çayımızın
dünyaya tanıtımı, bizlerin hayal ettiğimizden daha yavaş ilerliyor.
Benim çay üreticisi özel sektöre
tavsiyem, değişik markalarla üretim
yapan özel sektörün, satış ve pazarlamasını birleştirerek, kalite seviyesi
yüksek bir markada birleşmeleridir.
Yani güç birliği yapmalarıdır. Bu sayede, Karadeniz çayının üstünlüklerini, farklılıklarını anlatarak tüm dünyaya sunabilirler. Bu yapıla bilinecek bir projedir. Dışardan bakınca zor gibi
görünse de, çok basit metotlarla hayata geçirilebilinir. Özel sektör çay işletme sahipleri tüccardır. Tüccarlara, sonunda karlılığı ortaya koyan bir proje ile gelindiğinde, eminim ki hepsi,
evet diyecektir. Önemli olan projenin iyi çalışılmış, tüm yönleri ile düşünülmüş ve planlanmış
olmasıdır. Özetle Rize’ye dışardan bakınca, çayda bir dünya markası olmamasını büyük bir
eksiklik olarak görüyorum.
Çaykur Rizespor için neler söylersiniz ?
Rizespor hak ettiği gibi süper ligde yer almalıdır. Süper lige çıkması ve orada kalıcı olması
hatta dünya çapında bir takım olması için, Rizeli iş adamlarının buna destek vermesi gerektiğine inanıyorum. Bu takım bizim ortak konumuz ve herkesi bir araya getiren bir değerimiz. Bu
değere sahip çıkabilecek güçte elimizde. Bunu kullanmalıyız ve şehrimizin takımını süper lige
çıkartmalıyız.
RİZELİNİN BAŞARI ÖYKÜSÜ III
YAZARLAR: ALİHAN TELATAR & SELİM DENİZALP
Yorum Yapın