Ölçü Kaçmış Bir Kere

 

Şeyh Camisi avlusunda bulunan manolya ağaçları kesildi…

 Olay araştırılıyor…

Ne olacak?

Hiçbir şey!...

Çünkü ölçü kaçmış bir kere…

O zaman ileride bir işe yara diye biraz dertleşeyim siz değerli okurlarımla…

Eskiye gideyim biraz!...

Şeyh camisinin adını aldığı muhterem zat Şeyh Ali Semerkandî, bir müddet Rize`de yaşadıktan sonra burada vefat etmiş ve Piriçelebi mahallesindeki Şeyh Camisi önünde bulunan alana defnedilmişti. Mezarı üzerine yapılan türbesi ise Rizeliler ve Rize`ye gelenler için daima bir ziyaretgâh olmuştu…

Naptık o mübarek zatın türbesini…

Yıktık…

Rizede neyi yıkmadık ki!...

Tarihten hiçbir iz bırakmamak üzere habire yıkıyoruz,hala yıkıyoruz…

Neden?

Gözümüzün ölçüsü bozuldu önce, sonra kalbimizin ölçüsü bozuldu…

Ünlü bir profesörümüzün dediği gibi “ Şu anda biz ölçüsü bozulmuş kalplerle yaşıyoruz. Kalbin ölçüsünün bozulması hırstır. Haris olursunuz”

Var mı itirazı olan?

Hırs kaplamış kalbimizle, ölçüsü bozulmuş gözümüzle kesiyoruz, asıyoruz…

Manolya ağaçları kesilmiş…

Tarihi ağaçlarmış!..

Araştırdım öyle tarihi ağaç flan değiller.Çünkü eski resimlerde manolyalar yok…

Ama yirmi yıllık, on yıllık, belki dün dikilen ağacı kesmek bile toplumsal bir suçtur…

Zaviyesi bozulmuş, gözünün ölçüsü kaçmış insanlar, kalbinin ölçüsü bozulmuş insalar, hırsa bütünmüş akıl ve ruhlar ağaçları kesebilir.

Onların kurduğu şehirlerde hiçbir insanı düzen kalmadı…

Yine aynı bilim adamımız bakın ne diyor;

“Bir kere ölçek çok mühimdir. Bakın serçeler hangi irtifadan uçuyor, kargalar hangi irtifadan uçuyor. Ağaç ne kadar büyüyor, siz bir nefeste kaç adım atabiliyorsunuz. Bunların içinde Allah’ın, tabiatın verdiği bir alt limit, üst limit var. İnsan bu ölçüleri bozabiliyor. 100 katlı, 200 katlı bina yapabiliyor. Bozmayın bu ölçüyü. Şehir yapıyorsanız çok yükselmeyin…

Şehirlerimizi kurarken, geliştirirken böyle bir mantık yürütüyor muyuz?

Böyle bir mantıktan eser var mı Allah aşkına?

Elbette yok. Çünkü İslam medeniyetinden eser kalmamış ki etrafımızda…

Ondan uzaklaştıkta batıyoruz!...

Yükselen hırsımız boğuyor bizi farkında değiliz…

Biz tarihi bina da yıkarız ağaç da keseriz, allak korosun, hırsımız için adam bile keseriz.

Ölçü kaçmış bir kere.

Kalbimiz dünyaya tutunma adına her şeyi yutuyor…

Öyle olmasa  Şeyh Ali Semerkandî`ye ait türbeyi yıkar mıydık!  O mübarek zatın türbesini kaldırıp meydan yapar mıydık!…

Şimdi manolya ağacı için göz yaşı döküyoruz.

Asıl ağlamamız gereken zaman o türbenin kaldırıldığı zamandı. Göz yaşlarımız manevi tarihimiz yok edilirken sel gibi akmalıydı.

Eğer o zaman alabildiğine ağlasaydık, gözümüzün ölçüsü, kalbimizin ölçüsü bozulmaz,tarihini yok eden, doğasını katleden nesiler yetiştirmezdik.

Sevgi ve saygılarımla….


Önceki Haber 
Sonraki Haber

Yorumlar

Yorum Yapın