RİZELİNİN BAŞARI ÖYKÜSÜ III / Özlem MATARACI

Özlem
Mataracı
“Ben hiç korkmadım.
Başaramam diye asla
şüphe duymadım.
İnandığım yerde hiçbir
endişe bırakmadan
kararlılıkla ilerledim.
Kendi markamı
oluşturup bir Türk
kadınının yurt dışında
neler yapabileceğini
gösterdiğimi inanıyorum.
Ben gerçek bir Rizeliyim.
Ve bu başarımla sadece
kendimi değil Rizeli
kadınları da temsil
ettiğimi düşünüyorum.”
Özlem MATARACI

 

Öğretmen olarak başladığı meslek hayatından girişimci bir Rizeli
Türk Kadını olarak çıkan ve Gürcistan’da dil
bilmeden azim, inanç
ve cesaretle atıldığı iş
hayatında ki göz bebeğim dediği “Manamo
Home” mağazalarının
kurucusu olan başarılı
bir kadın hikayesi…
Bir kadının örnek alınacak başarısı… 

1978 yılında Rize’de dünyaya geldim. Üç kardeşiz. En büyükleri benim. Babam Hüseyin Morgül annem Reyhan Morgül. Şükrü ve Cem Morgül’de erkek kardeşlerim. Tuttuğunu
koparan hareketli bir çocuktum. Yıllarca aktif spor hayatı yaşadım, beden öğretmeniydim. İstiklal İlkokulunda, Ortaokul
ve Liseyi de Kız Meslek’te okudum. Şimdiki işimi tabiri caizse
alaylı olarak yapıyorum. Derslerimde çok başarılıydım. Ama
meslek lisesinde isteyerek okumuyordum. Hayalimdeki okul
değildi. KTÜ Fatih Spor Akademisi Beden Eğitimi bölümünde okudum. Okula 1200 kişi içinde 4. Olarak girdim. Hiç bir
torpile başvurmadım. Azim ve hırsımı orada da gösterdim.
O yaşıma kadar en büyük başarım bu olmuştu ve daha 17
yaşımdaydım. İlkokuldan liseye kadar Fevzi Hocanın karmasında oynadım. Okul yıllarından beri hentbol oynadım. Üniversitedeyken de üçüncü ligde hentbol oynadım.

 
“Yedi kızla gidip de Türkiye’nin enlerine kafa tuttuk.
Beş kişi basketbol oynuyor ve ben sadece iki yedekle
gittiğim maçta dördüncü olma başarısını elde ettim.”
Spor dalında en büyük başarım öğretmenlik hayatım
da oldu. Basketbolda Türkiye dördüncüsü oldum. Şevket
Yardımcı’da öğretmenlik yaparken oradan milli takıma iki
kız öğrenciyi gönderdim. Düşünün Rize gibi bir yerde bunu
başarabiliyorsunuz. Yedi kız öğrenciyle gidip de Türkiye’nin
enlerine kafa tuttum ve dördüncü oldum. Birinci Fenerbahçe
olmuştu. Bu çok değerli bir anıdır benim için. Orada belediye
spordan Mehmet hocanın desteği çok oldu. İstanbul’da Kadıköy Bostancı İlköğretim’de çalıştım ve orada da Kadıköy
birinciliklerim var.

 
“Hırslıyımdır. Bir şeyi yapıyorsam en iyisi olacak.
Yapmayacaksam bulaşmam o işe. İşin sonunda başarı muhakkak olmalı.”
Evlilik hayatına girmeden önce Cengiz Bey sağ olsun her
sabah üniversiteye gelir beni alırdı. Orada evim vardı ama
boşunaydı. Çünkü her gün beni alıp Rize’ye getirirdi. Hiç
üşenmezdi. Neticede evlendik. Bugünlere gelene kadar hep
yan yana durabilmeyi başardık.
Gürcistan’da elçilikte de görev yaptım. İki yıl. Maarif okullarında entegrasyon işlerine baktım. Sonra bu tekstil işine
giriştik ve yan yana yürüdüğümüz yolda eşimin yanında bu
defa bir iş kadını olarak yürümeye devam ettim.
“Rize ağzıyla Rize’de öğretmenlik yaparken sıkıntı
yoktu. İstanbul’a gittim Kayışdağı İlköğretimde öğretmenlik yapıyorum. Bir gün müdür yanına çağırdı ve bana hoca hanım sen bu şiveyle
mi konuşacaksın dedi. Benim
hayatımda bana yapılan en büyük hakaretti o. Öğretmenliği
yakardım hiç gözüme gelmezdi.
Sen benim şiveme nasıl laf edersin sen git önce Türkçeni düzelt
dedim. Ben böyle doğdum böyle büyüdüm böyle devam edeceğim. Benim şiveme sakın laf
etme seni MEB’e şikayet ederim
diye ekledim. Tavrımdan ödün
vermedim. Bu ağzın bitmemesini istiyorum. Ben burada da
böyle konuşuyorum. Ben Rizeli
bir kadınım. Ben onların da temsilcisiyim. Biz Rizeli kadınlar çok
güçlüyüz. Bana milletvekili ol diyenler oldu ama ben siyaseti hiç
düşünmedim. Mizacıma ters.”

 
Manamo Home “anne evi” serüvenini nasıl başlattınız?
“Bir kadın isterse yapamayacağı bir şey yoktur. Bu biraz da benim karakterimden kaynaklı olabilir. Hırslı biriyimdir. Hırsımı başarılı işler yapmak adına kullanırım
ve bunun sonuçlarını görmek bende inanılmaz bir gurur kaynağı duygusu yaratıyor.”
Cengiz bey burada TAÇ mağazasını açmıştı. Bunun içine farklı ürünlerde getiriyorduk.
Bir akşam oturmuş işlerler ilgili konuşuyorduk. Biz neden bir üretici bulup kendi markamızı
yapmıyoruz dedik. Resul Dindar’ın manamo diye bir şarkısı vardı. Rumca da manamo anne
demekti. İsim olarak da bunu kullandık çok da güzel yakıştığını düşünüyorum. O bizim bebeğimiz oldu. Mağazamız sekiz yıllık bir bebek. Evlatlarıma bırakmayacağım kadar değerli.

 
Çocuklarıma bırakmayı bile düşünmüyorum. 17 şube açtık. Türkiye’de de ilk şubeyi Rize’de
açacağız. Bu marka Türkiye’de doğduğumuz yerden doğacak.
Üretimler Türkiye’de yapılıyor. Ekibim var. Tek başıma değilim, biz yapıyoruz. Türkiye’de ki
tasarımcılarım da iyi. Kızımda mimardır. Benim imza yetkim yok onun bu anlamda desteği var.
Benim hayallerimi ortaya çıkarıyor. Burada gördüğünüz her şeyin milimetresine kadar ben
yapıyorum. Tasarım konusunda her gün kendimi geliştiriyorum. Türkiye’de ki partnerlerim de
iyi. Onlarla beraber bu süreci yönetiyorum.
En büyük tecrübeniz ne oldu?
“Cengiz Bey’den beni ayıran kadın gözünün detayıdır bence. O’nun ticari deneyimini benim tasarım yeteneğim öngörüm ve kararlılığımla birleştirince ortaya
harika bir iş çıkarmış oldum.”

 

Sabır… Bu işe başlarken hiçbir şüphem yoktu. Bir gün burada olmayan neyi yapabilirdim
diye düşündüm. Arabamla her yeri gezdim hatta kayboldum yollarda. Baktım bu insanlar siyah beyazı çıkarmamışlardı hayatlarından. Ama baktık ki insanlar yeniliğe açık. Önce yeşili
soktum, baktım tuttu. Beğenildi. Renk soktukça insanları daha fazla çektik. Biraz da tasarımı
seviyorum. Ev dekorasyonunu da seviyorum. Arkadaşlarımın evlerinde ki dekorasyonları ben
yapmışımdır.
Yabancı bir ülkede bu markayı
çıkarırken hiç korktunuz mu?
En büyük cesareti Cengiz Bey’den aldım ama onun zaten burada yirmi beş yıldır bir iş hayatı vardı. Burası bizim evimiz gibiydi.
Korkum olmadı aksine cesaretli oldum.
Rizeli bir kadın girişimci olarak kadın girişimcilere
ne önerirsiniz?
Cesaretli olsunlar. Kadın isterse her şeyi yapar. Neyi nerde
ne zaman yapacağın önemli. Şimdi benim dünyaya açılmak
hedeflerim arasında. Ben Rize aşığıyım. Yaşlandığım zaman
kayıkhanede yaşamak isterim. Gurbet farklı bir şey. Rize’de
de bir bebeğim olacak ve şehrimde Manamo Home mağazasını açacağım. Türkiye’de ilk olarak Rize’de olacak bu mağaza.
Ve bizim kadınlarımız bu yerli tasarım işlerini sahiplenecek. Bir
Rizelinin Gürcistan’da bu işe girişmiş olmasını da takdir edecektir. Buna inanıyorum. Ben bir de şımarık biri hiç olmadım. Bundan
da nefret ederim. Güçsüz kadınları sevmem. Öğrencilerime de
derdim, ağlamayacaksınız. Cenaze falan hariç normal şartlarda en ufak bir şeyde yıkılmayacaksınız derdim. Beni ağlarken
kimse görmemiştir. Kolay kolay olmaz o iş. Çok nadirdir ağladığım.
Cengiz Mataracı’yı nasıl anlatırsınız?
Tek bir kelimeyle anlatabilirim. Çok dürüst. Hayatta başıma gelmiş en büyük şans. Daha 17 yaşımda tanıdım onu. O
yaşlarda belki çok net görmezsiniz her şeyi ama hiç yanıltmadı. Aşkla başlıyorsunuz bazı şeyleri göremeyebilirsiniz.
Ama çok şükür beni hiçbir zaman bir günden bir güne geriye
düşürmedi. Kimse kimseyi arkada bırakmadı. Beraber birbirimiz taşıyarak buraya geldik. Ben öne çıktıysam onu yanıma aldım o çıktıysa o beni yanına aldı. Babalardan dedelerden bize bir
şey kalmadı. Biz sabırla beraber sırtlayarak bu işleri yaptık. Cengiz
tırnaklarıyla buralara geldi. Şimdi sadece bir iş insanı olarak değil sevilen saygı duyulan biri olarak da tanınıyor. Gurur duyuyorum.

Çocuklarınızın sizin yolunuzdan
gitmesini ister misiniz?
Ben çocuklarıma sınırsız eğitim hakkı
veriyorum. Bir şeyler bırakmayı vaat etmiyorum. Kendi başarı hikayelerini yapacaklar. Kendi özel dünyaları var. Kimseye
diktayla bir şey yaptıramazsın. Ben de bu
işi kendi istediğim için yapıyorum. Oğlum
burada iyi bir okulda okuyor ve ileri de ekonomi okumak istiyor. Hiçbir şekilde meslek
anlamında zorlamıyorum. Kızım mimarlık
okumak istedi ve destekledik. İki mağazamızı o çizdi. Bu mağaza bizim evladımız ve
evladımızı evlada bırakmak gayesinde değilim. Onlar kendi yollarını çizsinler. Böylece
ayakları üzerinde sağlam olarak durabilirler.
Elinizde sihirli bir değnek olsa ne yapmak isterdiniz?
Hemen Rize’de mağaza açmak isterdim. Rize’nin doğallığını samimiyetini seviyorum. Burada onu yaşayamıyorsunuz. Sanırım özlediğim şey de bu duygu.

 
Gürcistan’da unutamadığınız bir anınız var mı?
Ben burada kovid oldum ve aşı daha gelmemişti. Kalbimi komple kovid sarmıştı. Doktor yok
tedavi yok… Altı ay burada kaldım. Kapılar kapalı ve Türkiye’ye geçemiyorsunuz. O sıra Cengiz
beyde attan düşmüş ve kolu kırılmıştı. Onu da uçaklara almıyorlar. Kendimizi o zaman çok çaresiz hissettik. Korktuk. Ben üç yıl boyunca bunu çektim. Ölüme çok yaklaştık diyebilirim. Ama çok
şükür atlattık o günleri fakat çaresizlik duygusunu çok acı bir tecrübeyle yaşadık.
Buradaki misafirperverlik bizden daha fazla. Uyumsuzluk olmadı. Onlardan masa kültürünü öğrendik. Biz de mesela yemek sofrasında tatlı servisine geçmeden boş tabaklar toplanır
bu onlarda saygısızlıktır. Misafire git demek anlamına gelir. Tüm buz dolabını masaya getirirler. Sizi ne kadar sevdiklerini gösterirler. Gürcüler dışarıdan nasıl görünüyor bilmiyorum ama
çok başka bir toplumdur iyi anlamda. Bunu bizzat yaşayarak öğrendim. Çalışanlarım zaten
kadın ve onlarla vakit geçiriyorum burada. Türk lobisi var ama onların hanımlarıyla değil Gürcü çalışanlarımla daha çok vakit geçiriyorum. Başka kimseyle görüşmüyorum ve onlara da
zamanım yok açıkçası. Bu insanları seviyorum.
Dili bilmediğim zaman her gün komedi gibiydi. İlk zamanlarda şunu şuraya koy diyemiyorum işaretle anlatmaya çalışıyordum.
Neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Kitap okumayı çok severim. Şehirde kaybolmayı severim. O zaman kendinize dönüyorsunuz bir yerleri ararken o hissettiğiniz duygu çok başka bir duygudur ve başka şeyler öğrenmeyi seviyorum. 

4-5 yıl önce Gürcistan’a geldim. Ama 25 yıldır zaten gelip gidiyordum. Ben zaten İstanbul’da çocuklarla berber kalırken Cengiz bey burada çalışıyordu. Geldiğim günden bugüne
gelene kadar dağlar kadar fark var. Şu an çok daha güçlüydüm. İstanbul’da da kendi ayaklarımın üzerinde durdum. Öğretmenlik yaptım çocuklarımı büyüttüm. 20 yıldır böyle oldu. Gurbet farklı bir şey. Dil bilmemek çok kötü. Buranın Türkiye’ye yakınlığı beni korkutmadı. Burada
Cengiz’in bir çevresi var ve kendisi çok sevildi. Ayrıca Büyükelçilikte iki yıl çalışmak da çok
etkili oldu ve bana çok büyük güç verdi.

 
Cengiz Mataracı’nın sevmediğiniz bir huyu var mı?
Cengiz Bey çok simetrik bir insanadır. Yorar sizi. Çok titizdir. Başarının sırrı da olabilir bu.
İnce düşünmesi. Detaylara önem vermesi.
“Cengiz bana sürpriz yapıp araba almıştı ama kolu kırıldı ve benim galeriye
gitmem gerekiyordu. Cengiz’i de bırakamıyorum. Çok kötü bir güne denk gelmişti.
Yüzüm gözüm şişmiş ağlamaktan. Cengiz’in o hali yüreğimden yaralamıştı. Bir şekilde arabayı almaya gitmek zorunda kaldım. Kendisi de gitmemi istiyordu. Kocam
hastanede aklım orada… kötü bir şey olur mu diye tedirginimim. Param pulum her
şeyin gitsin ama yeter ki yanımda Cengiz olsun. Bana en büyük gücü veren o.”
Cengiz beyin arkadaşı bizim mal sahibi tanıdık bir Gürcü dostumuz Gorki bey. Kendisi de
Gürcistan’ın babası sayılırdı. Sözü geçen yetkin birisiydi. Bana jandarma diye hitap ederdi.
Dünyada gezmediğim yer kalmadı ve o kadar iş kadını gördüm tanıdım ama senin kadar güçlü bir kadın görmedim derdi. Bu aslında bizim genlerimizde olan bir şey. Ben bunu dışarı taşımız bir karakterim aslında. Bu huyumu da seviyorum.

RİZELİNİN BAŞARI ÖYKÜSÜ III
YAZARLAR: ALİHAN TELATAR & SELİM DENİZALP


Önceki Haber 
Sonraki Haber

Yorumlar

Yorum Yapın