Halil Bakırcı
“Özünüzde biraz mizacınız biraz da Rizelilik olunca farklı bir yönetici olabiliyorsunuz.
Özellikle Beyoğlu Belediyesi’ndeki görevim ve Rize Belediye Başkanlığım
sürecinde imara aykırı kaçak yapılaşmalara izin vermeyerek belki de bu anlamda rekor
denecek bir sayı yakalamışımdır. Riskli görünen ve kimsenin yapamadığı işleri yaptığım
olmuştur. Mafyasından bürokratına… Karşıma aldığım çok olay yaşamışımdır. Ama
ilkelerimden hiçbir zaman vazgeçmemişimdir. Bu bir cesaretten çok adil durabilmekle ilgili.
Bir Belediye Başkanının mutlaka bir siyasi kimliği olabilir. Ben bağlı olduğum AK Parti’nin
temel ilkelerine ve politikalarına hep bağlı oldum. Ancak hizmet yaparken mutlaka tarafsız
olmaya dikkat ettim. Her Belediye Başkanı’nın bir siyasi kimliği olabilir. Ama Belediye
Başkanları hizmet yaparken adil ve tarafsız olmalıdır. Böyle bir anlayışla yol aldım.”
Halil BAKIRICI
“Kasımpasa’dan Rize’ye Bizim Halil...”
Rize’de başlayıp İstanbul’da
devam eden ve tekrar Rize’ye
dönüş yapan bu serüvende
önemli görevleri adalet anlayışı
içinde yerine getirmiş, bir
siyasi kimlik olarak Rize’nin
tarihine geçmiş bir isimdir
Halil Bakırcı. Söylediklerinin
arkasında duran, çekinmeden
eğilmeden yoluna devam eden
Rize’nin renkli değerlerinden
biri olmuştur. Sosyal hayatı ve
kamuoyunda ki duruşu ile göz
önünde olmuştur. “Ben Rize’nin
aksi ve eski Belediye Başkanı
olarak her zaman Rizelilerin
arasında olacağım. Rize’de
yaşamaya devam edeceğim.”
Diyerek başkanlığından sonra
burada kalamaz diyenlere büyük
bir ders veren BAKIRCI, işini ve
hayatını Rize’de devam ettirmekte
olup, Rize’nin önemli iş insanları
arasında yerini almıştır.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1958 yılında Rize Merkez Güzelköy’de doğdum. Kalabalık bir aileyiz on kardeşiz. Bir kardeşimiz çok küçükken
vefat etmişti. Yaşasaydı on bir kardeş olacaktık. Ailenin
dokuzuncu çocuğuyum. Annem Ayşe, babam İbrahim
Hakkı. Yöresel adıyla Silenli Hakkı derler. Dededen gelen mesleğimiz bakırcılıktır. Uzun yıllar bakırcılık yaptık.
Soyadımız da buradan gelir. Dedem 1936 da ölmüştür.
Babamlar kısmen kavurmacılık yapardı bakır döverlerdi. Günün şartlarında para kazanmış bir adamdır. 1945
yılında babamla amcamın kamyonu vardı. Bizde çocukluğumda bakır döverdik. Babamlar Erzurum ve ağırlıklı
da Ağrı’da 40 yıla aşkın süre ticaret yapmıştır. Ağabeyim
ticarette çok atak değildi o yüzden istediği gibi başarılı
olamadı ama Salarha’da da esnaflık yapmıştır.
Çocukluğum köyde geçti. Herkes gibi. Okula camiye
giderdik. Top oynardık. Çok yaramaz bir çocuk değildim.
Rahmetli annem çalışkan bir kadındı. Babam ağabeyimle gurbette olurdu evin erkeği ben kalırdım ve bir taraftan eğitim bir taraftan evin çalışma yükünü biz çekerdik.
Ablalarım bizi kollardı. Çok sorumluluğum yoktu. Anneye
daha yakın bir çocuktum. Zaten baba hep gurbette… Çocukluğumuzda babamız işleri nedeniyle evde durmazdı.
Anneyle daha fazla vakit geçirirdik.
İlkokulu kendi köyümde ortaokulu
Yiğitler köyünde-eski ismiyle Teke’de okudum. Liseyi, Rize Endüstri Meslek
Lisesi Elektrik bölümünde okudum.
Okulda da başarılı bir öğrenciydim.
Notları önde gelenler arasındaydım.
“Üniversiteyi okurken bir tarafta da yargılanma sürecim oldu.
12 Eylül öncesiydi… Biz okulu
bırakmıştık. Gidemiyorduk. Askere gideyim dedim ama bağlı
bulunduğum üniversiteden temiz
kağıdı istemişlerdi. Biz de oradan
istenilen belgeyi alamamıştık. Ben
okula döndüm nasılsa askere gidemiyorum diye. Adımın karıştığı dosyalar vardı. Suç istinadı da
yoktu. Fiilen de bir suçum yoktu.
Olay anında bile Adana da değildim ama ismimiz verilince o süreçte yakaladıklarını tutukladılar. Suçu olanı da olmayanı da…”
İstanbul’da liseden sonra bir yıl dershaneye gitmiştim. O sırada bir atölyede de kalfalık
yapıyordum. Hem üniversiteye hazırlanıyor hem de çalışıyordum. Adana Çukurova
Üniversitesinde Endüstri Mühendisliği okudum. Babam o günün siyasi şartlarından
dolayı okumamı çok istemedi ama hem iş hem okulu birlikte yürüttüm. 1977’li yıllar sıkıntılı
yıllardı ve Adana daha da sıkıntılı bir yerdi. Yine de okumaktan vazgeçmedim. Üniversiteyi
kazandığımda çalışmayı da bırakmamıştım.
Üniversite yıllarında okurken de evlendim. Görücü usulü oldu. Eşim Reyhan Hanımla üniversite yıllarında evlendim. Üç çocuğum var. Emine, Murat, Muhammed Mustafa… Dokuz
torunum var. Kısa dönem askerlik yaptım. İlk kez çıkan sekiz aylık askerlik döneminin askerlerindenim. İzmir Bornova Topçu Okulunda askerliğimi tamamladım.
İş ve siyasi hayatınız nasıl başladı?
Ben üniversiteye gitmeden zaten çalışma hayatına başlamıştım. 1994-1999 yılları arasında da Beyoğlu Belediye Meclis Üyeliği ve Teknik İşler Başkan Yardımcılığı görevlerim oldu.
1999-2004 yılları arasında Kadıköy Belediyesi Meclis Üyeliği, aynı zamanda Kasımpaşa Spor
Kulübü Başkanlığı görevlerinde bulundum. 2004 yılında da Rize Belediye Başkanlığı görevine seçildim. Kendi şirketim üzerinden de de işlerimi devam ettiriyorum.
Rize Belediye Başkanlığı süreci nasıl başladı?
Ben her sene gidip geliyordum Rize’ye çünkü burada da çayımız vardı. Rize’de o zamanlar ticari bir işim yoktu. İstanbul’da bir düzen kurmuştum.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip
Erdoğan ile babalarımızdan kalan bir dostluğumuz vardı. Şahsından ziyade. Aynı semtlerdeydik. 1994 senesinde etrafın talebiyle belediye meclis üyesi adayı oldum. Kazandım. O günkü Belediye Başkanı Nusret Bayraktar başkan yardımcısı olmamı istedi ve beni görevlendirdi. Görevimde de başarılı oldum. Teknik olarak Endüstri Mühendisi olmamam rağmen İmar Müdürlüğü
de bana bağlı çalıştı. Sonrasındaki süreçte Rize Belediye Başkanı adayı olarak geldim.
“Ben o sürede Kadıköy Belediye Meclis üyesiydim. O dönemde görev aldığım
parti kapatılmıştı ve AK Parti’nin de kurulma yıllarıydı. O aşamada AK Parti Beyoğlu İlçesinin kuruluşuna katkımız oldu. Benimle bir arkadaşımız bu işi üstlendik. AK
Partiye geçtim. 2002 milletvekili seçimleri olduğunda bir düşündüm, olayım mı diye.
Potansiyelim de vardı. Ayrıca kulüp başkanıyım da. Ama AK Parti’nin ilk yıllarıydı
ve kuruluş aşamasında ilçe temsilcisi de bendim. Ben buradan çıkarsam ve aday
olsaydım orada kimse kalmayacaktı. Bana yakışmazdı. Müracaatımız olmadı.”
Rize belediye seçimleri için de mevcut aday adaylarından çok fazla memnuniyet olmadığını görüyorduk, duyuyorduk. Tayyip Bey’in bu konuda çok tatmin olmadığını da biliyorduk.
Bu anlamda Rize’de aday adayı olmamı direkt söylemese de aday adayı olmamı arzu ettiğini
biliyorduk. Biz de düşünüyorduk ama ayıp olur diye teklif etmemiştim. Kendisinin Rize için
aday adaylığı konuşmasını talimat gibi aldık ve aday adayı olduk. Ama sadece aday adayı
olmakla yetmiyormuş. İspatlı bir süreçti yani kamuoyundan da çıkması önem arz ediyordu.
Güven oylaması bu süreçte çok önemliydi. Ama Rize’yi bilen biri olsam da Rize’de kimseyi
tanımıyordum doğru düzgün. Kamuoyunda oldukça iyi bir izlenim yakalamıştım. Bu nasıl olur
derken, Tayyip Bey’in talebidir dendi. Benim için de tamam bu burayı yapar algısı oluştu. O
dönem Sultan ve Yılmazla birlikte kamuoyunda yüksek bir oy oranında çıkıyorduk. Propaganda çalışmalarına başladık. Kamuoyunda birinci çıktık temayül yoklamalarında da ikinci çıktık.
Yılmaz birinciydi ben ikinciydim. Genel Merkezde benden taraf oldu. Merkezi hükümetin bugünkü gibi gücü yoktu imkanlar sınırlı ölçüdeydi ve malum fetö yapılanması da her alanda
mevcuttu bu ortamda 10 yıllık Belediye Başkanlığı sürecim oldu.
Babanızdan size sizden de çocuklarınıza kalacak en önemli miras nedir?
İlkeli olmak… Kemikli olmak... Tayyip Bey’in tanımıyla omurgalı olmak. Rahmetli babamın
sert bir mizacı vardı ama ilkeliydi. Sözü tavrı tutulurdu. Sözümüzün arkasında hep durduk. Yapamayacağımız sözü asla vermedik. Biz de çocuklarımıza aynı şeyi tavsiye ediyoruz. İşinizi iyi
yapın dürüst yapın. Düzgün yapın. Eleştirseler bile sonra o işin ne kadar doğru bir şey olduğunu gördüklerinde doğrusunu söylerler. Ticarette risksiz değil ama aşırı risk de almayın derim.
İşinizi düzgün yapınca bereketi de gelir. Her şey yolunda gider. Parası da gelir. Huzuru da gelir.
Tersi olursa başın dertten kurtulmaz. Bir siyasi iktidarın gücüyle bir yere gelenler sonrasında
çok farklı bir duruma düşerler. İtibarları da olmaz. Ama ilkeli düzgün olursa her şey yolunda
gider. Mesela ANAP’ın gücüyle bir yere gelenler şimdi Rize de etkin mi? Yok. Çok az kalmıştır.
Onlar da zaten kendi ilkesiyle davrandığı içindir. AK Parti’den önce köşe taşlarında kim vardı?
AK Parti’de bir gün noktalanacak. Siyasete baktığınız zaman AK Parti Tayyip Bey’in gücüyle
var. Tayyip Beysiz bir AK Parti’yi ben düşünemiyorum.
Hayatınızda bir kırılma anı oldu mu?
“En zor anımda iş olarak önüme bir fırsat sunulmuştu. Ama kendi karakterime
uygun görmüyordum. Devlet memuru olabilirdim, olmadım. Belki biraz inat gibi düşünülebilir ama istemediğim bir şeyi hayatıma sokmadım ben. Zor yıllardı buna rağmen kendi çabalarımla bir şeyleri yoluna koymayı tercih ettim.”
Rahmetli ağabeyimin ölümü beni çok etkilemişti. Bakıyorsunuz babanız ölmüş kardeşiniz
ölmüş ve ağabeyiniz vefat etmiş. Çok acı bir olay. O dönemler işime çok odaklanamadım. İşime odaklanamayınca bir boşluk oluştu ve o boşluğu siyasetle doldurdum. Refah Partisinin
mahalle temsilciliğini yaptım. Mühendisim işim var ama işlerime bakamıyorum moralim bozulmuş. 93’lü yıllar ve ağabeyim de vefat etmiş. O günlerde Özel İdarede mühendis alımı vardı
ben de oraya başvurmayı düşündüm. Ama ben devlet memurluğu yapamayacağıma karar
verdim. Çünkü işlerim bozulduğu zaman da borcum olmuştu. Bakıyorum oradan maaş alsam
bu borca yetmeyecek. Bu iş için aracı olan idareci herkes buraya girmek istiyor bu kimdir de
işi kabul etmiyor bunu bir tanıyayım diye merak etmiş beni. Ama ben kararlıydım. O da benim
için bir dönüm noktasıdır. Hayatıma yön vermek konusunda benim için kırılma anı olmuştur
diyebilirim. Sonrada bir sene sonra seçimler vardı belediye meclis üyesi oldum. Süreç öylece
devam etti.
Unutamadığınız bir anınız var mı?
“Yanlış gördüğünüz bir işi düzelteyim derken onun arkasında apayrı şeyler olabiliyor. Rize’de Rus pazarını yıkarken bana sempatiyle bakan bir çocuğun babamın dükkanını sen yıktın demesini hala unutamıyorum. İşiniz gereği güzel bir şeyler yapmak gayesindesiniz ama bu güzel şeylere ulaşmak için hele Rize gibi bir yerde
manevi olarak o kadar kolay olmuyor.”
Rize’de dolgu alanını kaldırıyoruz. Bir anne ve çocuğu da sabah saatlerinde sokakta yürüyordu. Karşılaştık. Bana da sempatiyle baktılar. Çocuğu severken soruyorum oğlum nasılsın ne yapıyorsun baban ne iş yapıyor diye, bana babamın dolguda dükkanı vardı dün sen
yıktın onu dedi. Bir de bana sempatiyle bakmışlardı çok ağrıma gitti o laf. O çocuk beni çok
etkiledi. Biz orayı yıkmak mecburiyetindeydik yıktık. Eski Rus pazarından bahsediyorum… Rize’nin çehresi değişti. Ne benden önce ne benden sonra Rus pazarını saymamak kaydıyla
benim kadar kaçak ruhsatsız yapı kaldıran yıkan bilmem. Bunların artısı olduğu gibi eksisi de
var. Tabii çevresi ve ailesiyle tepki alıyorsunuz ama o çocuğun o lafı beni çok etkilemiştir. Her
taraftan farklı baskılarla gelen laflara karşı dolgu alanındaki 900 dükkanı yıktık. O kadar kolay
olacak iş değil bu. Merkezi hükümetin desteğiyle oldu. Kötü bir şey olmadı ama her şey olabilirdi. Herkes yıkılmasını söylüyordu ama kimse nasıl yıkacağını bilmiyordu. Ben yaptım.
Hobileriniz nelerdir?
Lise yılarından beri düzenli bir şekilde hafta da ya birkaç defa yüzerim ya da yürürüm. Çok
yoğun işim olmazsa tabii. Eskisi kadar gezemiyorum ama sabah erken kalkıp yürümek yüzmek benim için kıymetli şeyler olmuştur. Kara avcılığına da merakım vardır tüfek elimde gezerim. O gezme duygusu hoşuma gider. Çok vurma amaçlı değil. Yöneticiliğimden beri ayrı bir ilgim de futbol için vardır. Kahve alışkanlığım yoktur. Eski okuma alışkanlığımı da kaybettim.
Sabah namazdan sonra pek yatmam erken başlarım güne. Boş vaktim çok yoktur. 3-4 gün
tatil hiçbir zaman kendime ayırmamışımdır. Ben de o yok. Ben bir yerde boş boş duramam.
Beyoğlu Belediyesi döneminde unutamadığınız bir anınız oldu mu?
Beyoğlu Belediyesinde Başkan Yardımcısıyım. Başkan Bey çalışanlarına haftada bir nöbet tuttururdu. Herkes kendi gününde nöbet tutardı. Benim nöbet günümdü. Ayrıca zabıta
birimi de bana bağlıydı. Seyyar arabanın birinin yanlış yerde park ettiğini gördüm ve zabıtaya
talimat verdim uygun olmayan bir yerde park ettiği için aracı çektirin dedim. Bir tanıdık da
bana ziyarete gelecekti tesadüf o ki tanıdık kişinin arkadaşı aracını çektirdiğim kişi çıktı. Bana
ziyarete gelen adamın da arabası yanlış yerde park ettiği için onu kaldırmışım, kimin olduğunu
bilmiyorum. Bilsem de fark etmezdi. Enteresan bir şey oldu tabii. Seyyar arabası alınan kişi
benim bir dostumla beraber yanıma geliyor ve dostum ona ne olacak gider alırız arabayı diyor
ancak kendi arabasıyla bana ziyarete gelince o da yanlış yere park edince onun aracı da talimatımla kaldırılıyor... Vay dedim senin arabanın ne işi var burada… Sen arabanı al diğerinden
vazgeç dedik. Sonra olay anlaşıldı. İlginç bir anı olarak kaldı. Beyoğlu Belediyesi döneminde
iyisi de kötüsü de oldu. Çok kaçak yapıyı yıktık. Ok Meydanında da çok kaçak yapı vardı, kaçak terörü vardı resmen. Beyoğlu mafyası da var ve çok güçlü sermayesi olan insanlar… Ama
bu konu da oldukça kararlı olmuşumdur. Çok uğraştığım yıllardır.
Çaykur Rizespor hakkında neler söylemek istersiniz?
“Rizespor’a geliri Rizespor’da kalmak kaydıyla yatırımların yapılması çok önemlidir. Bu yatırımlarla Rizespor yürür gider yoksa hiçbir şey olmaz… Türkiye siyasetine
etkin olmayan bir Rizeli olmazsa bu kulübü zor yürütürüz. Başka yerlerde yatırım
yapan Rize’nin önemli iş adamlarının sonraki kuşakları Rize’yi ne kadar tanıyacak?
Buradan bağları olmayacak belki. O yüzden Rizespor’da iş adamlarımızın güvencesinden ziyade ileriye dönük adımlar atmalı ve finansal katkı için geliri sadece Rizespor’a aktarılacak yatırımlar yapılmalı. Rizespor uzaktan yönetilemez. Rize’de bir
Tayyip Bey ya da Mesut Bey çıkar mı bilmem. Bu gücümüz varken bunu yapmalıyız.”
Ben uzun yıllar hem yönetici hem taraftar olarak futbolun içindeyim. Futbolcu değilim ama
futbolu bilirim. Beyoğlu’nda Kasımpaşa Spor, Erok Sporda görev yaptım. EROK Spor Tayyip
Beyin de forma giydiği spor kulübüydü. Sonra Rize’ye geldim. Rize’ye geldiğimde ve Belediye Başkanı olduğumda Kasımpaşa Spor Kulübünün da başkanıydım. Kasımpaşa Spor’un genel kurulu olacaktı ve ben Rize Belediye Başkanıydım. Kulübümü de bırakmak istemiyordum.
Benim oluşturduğum listeyi kurula gönderdim. Rakipte olmayınca ben seçildim sonra haliyle
görevimden dolayı istifa ettim ve bizim kendi listemizdeki arkadaşı görevlendirdik.
Rize gibi bir ilde birinci ligde süper ligde takım tutuyoruz. Bu rahmetli Mesut Yılmaz’ın ve
iş adamlarının desteğiyle sonrasında da Tayyip Bey’in desteğiyle buraya çok önem verirdi.
Rizespor’u kurumsallaştıralım dedik. En azından finansının %30-40 kını sağlamak için o zaman HES’ler vardı bunun bir tanesini alıp yatırım yapalım dedik. Gelir sağlayalım dedik. Ama
HES’lere karşı var olan algıyı geçemedik. Herhangi bir yatırım yoksa buraya da yatırım yapmazlar. Futbol meraklıları gelip yöneticilik yapsın ama yatırım olmazsa kimse kolay kolay gelmez. Dışarıdan sağlanan finansla nereye kadar devam edecek. Bütün başkanlarımız da fedakarlık etmiştir. Şimdi yeni Rizespor yönetim oluşmuş. Başkan hevesli ama futbol geçmişi yani
futbol altyapısı yetersiz. Ancak futbol seyirci ilişkisini iyi tutturdu. Kulüple vatandaşı buluşturdu. Ben ona inanıyorum. Daha iyi olacak diye umut ediyorum. Tayyip Bey 2023 seçimlerini
kazanacak. Bundan Rizespor’da faydalanacaktır. Bu inkar edilemez bir gerçek. Rizespor’un
sabit gelir etmesi gerekiyor. Merkezi hükümetin de gücünü kullanarak güneş enerjisi rüzgar
enerjisi gibi işletme maliyetleri yüksek olamayan yatırımlar ile gelir elde etmesi gerekecek.
Rizespor adına ya da benzer bir şekilde alanlarımız çok bitmeden Rizespor’a bu katkıları sağlamak gerekiyor. Bunu bir türlü hayata geçiremedik. Yönetimin en önemli gündem maddesi
Rizespor’a kalıcı gelir getirmek olmalı yoksa yürümez. Rize Çaykur’la yerelde iki üç iş adamının desteğiyle olmaz. Burada ne var? Çaykur var çay fabrikalar var Çayeli bakır… Ama başka
projeler oluşturursak o zaman olur. Bu koşullarda bu kulübü zor yürütürüz.
“Seyircisiz futbol olmaz. Futbol seyirciyle beraberdir. Yıllar önce belediye meclisinde bir toplantıda stadı gündeme getirmiştik. Tüm Rize gazetecileri de oradaydınız. 16 bin kişilik bir stadyum vardı. Ne söylenmişti, bu sayı çok az. Stat büyük olsun.
Burayı dolduramayız demiştim. Stada dokunmadan tribünleri arkaya doğru büyütebiliriz. Doldu mu? Dolmadı. Burada futbol oynanınca tribünler dolarsa ve 1500-2000
kişi de dışarıda varsa o seyircinin baskısı sahada etkin olur. Bu sayı şimdi çok daha
az. İnsanlar stadyuma gelmeye gerek duymuyor. Telefondan da bağlanıp maç izleyebiliyor. Eski heyecanı yeniden ortaya çıkarmak lazım.”
Halil Bakırcı’nın Belediye Başkanlığı sonrasındaki Rize için düşünceleri
nelerdir?
“Buradayken Belediye Başkanlığım bittiğinde dediler ki Halil Bakırcı burada duramaz sokaklarda gezemez kimseye bakamaz.. Belediye Başkanlığı bittiği gün gider
dediler. Bunu diyenler bu propagandayı yapanlar gitti ben hala buradayım. İşim de
burada kendim de buradayım.”
Siyaset yapan insanlar bulunduğu yerde durmazlar. Diyelim bir yerin Belediye Başkanı
görevi bitince bulunduğu yeri terk ederse bu olmaz. Ben buradayım. Ama işimizin bir kısmını
büyük şehirlere kaydıracağız. Zaman bunu getiriyor. Daha büyümek adına bu önemli. Benim
şirketim de kendi alanında teknik olarak Samsun’dan Sarp’a kadar iş bitirme konusunda başka güçlü bir şirket yok. Ekonomik olarak demiyorum. Bugün itibariyle 300 e yakın arkadaşla
çalışıyoruz. Sadece Karadeniz de değil başka yerlerde de iş yapıyoruz.
Ben işimde ana hatlarına karışırım detay işlere karışmam. Dostlarıma söylediğim bir şey
vardır. İşlerini çocuklara devretsin. Ufak hatalarını görmesin. Büyük hatalara müdahale etsin.
Yani, direksiyonu versin gazı versin ama freni vermesin. Özellikle Rize için, aile şirketlerinde
çocuklar direkt işlere karıştırılmıyor aile büyüğü vefat edince çocuk işin başına geçince risk
alıyor ya şirketi batıyor ya çıkarıyor. İstikrarı sağlayan şirketler çok değil. Ülke ekonomisine ve
insanlara katkı sağlayacak aile şirketleri olmalı. Bizim insanımızda her şeyi eleştirmeye hazır. Mesela Cengiz ailesi… Yurt içi yurt dışı büyük işler onca insana ekmek kapısı olmuş ama
insanlarımız çok haksız eleştiriler yapabiliyor. Adam para kazanıyor diye. Böylede bir insan
profilimiz var maalesef. Bunu aşamıyoruz. Rizeli zor bir yapıya sahip.
RİZELİNİN BAŞARI ÖYKÜSÜ III
YAZARLAR: ALİHAN TELATAR & SELİM DENİZALP
Yorum Yapın